"Küçük bir kız çocuğu gibi bana kafa tutuyorsun.. Ama bedeninin bana verdiği tepkileri görmekten deli gibi kaçıyorsun.. Söylesene Lillian, beni kışkırtmaya çalışıyor olmaktan hiç korkmuyor musun?"
"Ben küçük bir kız çocuğu değilim!" dedim dişlerimi...
Tutku, sahip olunan irade gücünde bastırılması mümkün olmayan duyguydu. Biraz yakıcı hatta çoğu zaman yıkıcı özelliklere sahipti.
Okuduğum bir kitapta yazar tutkuyu şöyle özetlemişti; Tutku, saplantının ön sevişme sürecidir.
Ve bizim şu an içinde bulunduğumuz durum tam olarak işte böyleydi. Bedenimde dolaşan ellere duyduğum özlem, dudaklarımda bıraktığı acıya bile açlıkla karşılık veriyor oluşum tutkunun en karşı koyulamaz ve yakıcı haliydi.
O, bana her dokunduğunda sanki dünya duruyordu. Güneş artık etrafımızda dönmeye bir son veriyordu. Ve ben karanlık bir boşluğa hapsoluyordum. Tıpkı onun gözlerinin karası gibi..
Gözlerime her baktığında gördüğüm parıltılar kendi içsel dünyama tutulan en büyük ışıktı. Onun ışığında aydınlanıyor, onun kavurucu sıcaklığıyla ısınıyordum. Dudaklarının dudaklarıma her değişi sonsuz okyanuslarda boğulmama ramak bırakıyordu.
Francesco ile yine öyle bir an'da hayat buluyorduk şimdi. Kuruyan dudaklarım eşsiz okyanusuna kavuşmuştu. Aralanan dudaklarımdan içeriye sızan su birikintileri ise tek tek her hücreme yayılmış serinletici ferahlığını ruhuma bahşediyordu.
Elleri yanaklarımdan aşağı süzülürken giydiğim tişörtten artık kurtulmak istiyordum. Çünkü tenime değen tek parçanın onun olmasını istiyordum. Tenim bir tek parmak uçlarında taşıdığı hazla bütünleşmeliydi. Bir tek O'nun varlığıyla hayat bulmalıydım.
Bel oyuntumu geçen eli bacaklarımın altını kavradığında bedenimi göğsüne doğru kaldırdı. Hemen arkasından ise oturduğumuz koltukla olan tüm bağımız kesildi. Onun elleri kalçalarıma sıkıca tutunurken kendi ellerime ensesinde bir yer buldum. Sıkı sıkıya sarıldığım boynu dudaklarıma yalnızca birkaç santim uzaklıktaydı. Kulağının altına biraz daha sokulup küçük ama ıslak bir öpücük bıraktım.
Adımları odanın diğer köşesinde bulunan ahşap merdivenlere yöneldi. İçimde katıksız bir heyecan gittikçe büyümeye başlamıştı. Bedenimi sarmaya şimdiden başlayan haz, doruklara yükselmek için hazır komutta dakikaları sayıyordu.
Ağır ağır çıktığımız merdivenler karanlık bir odaya varmamızı sağladı. Francesco adımlarını biraz sonra sonlandırdığında bacaklarımı kavrayan elleri bedenimin bir tüy misali yumuşak bir yerle buluşmasını sağladı. Hemen ardından karanlıkta seçmekte zorlandığım gece lambasına uzandı. Ortama loş bir ışık yayıldığında bırakıldığım büyük yataktan onu izlemeye başladım.
