"Küçük bir kız çocuğu gibi bana kafa tutuyorsun.. Ama bedeninin bana verdiği tepkileri görmekten deli gibi kaçıyorsun.. Söylesene Lillian, beni kışkırtmaya çalışıyor olmaktan hiç korkmuyor musun?"
"Ben küçük bir kız çocuğu değilim!" dedim dişlerimi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Detaylar 🖤✨
...
Onu öperken ne düşünüyordum hiçbir fikrim yoktu. Ama hissettiğim tek bir şey vardı, Tutku.. Bileğimi kesip akacak olan şeye baksaydılar eğer biraz kan yanında ise içtiğim alkolün olduğunu söylerdiler. Ama işin aslı şu dakika itibariyle bambaşkaydı. Dudaklarındaki sıcaklık içimi yakıyordu. Göğüs kafesimin altında kalan tüm organlarım alev almıştı. Ve artık benden akacak olan tek şey saf şehvetti.
Attığım ilk adım onu sersemletmemişti. Hatta zaten bunu bekliyor gibi bir hali vardı. Belimi kavrayan elleriyle beni bedenine çektiğinde göğsüne sertçe çarptım. Çarpmanın etkisiyle dudaklarımın arasından kesik bir sızlanma döküldü. Duyduğunu düşündüğüm sesim keyiflenmesine sebep oldu. Aralanan dudakları arasından üflediği nefes dudaklarımı ezip geçti. Bir insanın soluğu bile bu kadar yakıcı olabilir miydi?
"Bana adını söyle" dedi.
Arzu dolu çıkan sesiyle birlikte göz kapaklarımı araladım. Birkaç santim uzağımda hemen dudaklarımın üzerindeydi. Gözlerindeki karanlığa teslim olacak kadar yakındım.
"Ne fark eder"
Zar zor çıkan sesim tüm heyecanını gözler önüne seriyordu. Belimi kavrayan tek eli sırtıma doğru yol aldı. Çıplak tenime değen parmak uçları kısa bir elektriklenmeye sebep oldu. Duyduğum hazla başımı geriye doğru çektiğimde nefesini boynumda hissettim. Soluk alıp verişi tenime değiyor, olduğum yerde kıvrandırıyordu. Sağ kulağımın hemen altında küçük bir sızı hissettim. Hassas etime değen dişleri canımı acıtıyordu. Hissettiğim şey ise fiziki bir acı değildi. Ruhuma can çekiştiriyordu sanki.
Boynumda oyalanan dudakları biraz sonra ait olduğu yeri buldu. Alev alev yanan dudaklarımın hemen üzerini.
Dudaklarım sahibini bulmuş bir köle gibi dudaklarına esir düştüğünde nefesim kesildi. Elleriyle kavradığı yüzümü kendine daha çok bastırdı. Biraz önce yaşadığımız ağır çekim artık yok olmuştu. Yerine sabırsız, istekli, heyecanlı bedenler gelmişti. Aralanan kuytudan içeriye sızan dili tüm benliğimi işgal etti. Neye uğradığımı şaşırdım. Sıcacık dili ağzımın içinde dolaşırken kendine çektiği dilimi ssnki dünyanın en güzel şekeriymiş gibi emdi. Boğazından çıkın hırıltılar onunda en az benim kadar kendini kaybettiğini gösteriyordu.
Alt dudağımı dişleri arasına alarak sıkıştırdığında küçük bir sızı inlememe sebep oldu. Ardından gelen yanma hissi onu takip eden pas kokusunu ve tuz tadını getirmişti. Dudağımın hemen kenarında hissettiğim sıcaklık çeneme damlayan küçük bir kandı. İlk kez böylesine kendimi kaybettiğime inanamıyordum. Hoyrat hareketlerini sabırsızca bedenimde deniyor gibiydi.
Belimi kavrayan eli önce omuzlarıma sonra boyun boşluğundan göğüs kafesime doğru yol aldı. Takip ettiği bir yol haritası var mıydı emin değildim. Ama yaptığı işin ehli olduğu ise bariz bir şekilde ortadaydı.
