...Francesco Galvano.
Adı kulaklarımda çınlamaya devam ederken o yavaş hareketleriyle içimden çıktı. Dizlerinin üzerinde toparlanmaya çalışarak hemen yanıma sırtı bana dönük bir şekilde dizlerini kendine çekerek oturdu. Büyük ellerini avuç içleri düz gelecek şekilde arkasında kalan beyaz çarşafın üzerine bastırdı.
Başını omuzlarına doğru düşürdüğünde derin derin aldığı soluk alıp verişini düzene sokmaya çalışıyordu.
Ben ise ruhum bedenimden çekilmiş bir şekilde öylece yatıyordum. Sindirmeye çalıştığım gerçek yüzüme bir tokat gibi indiğinden hala kendime gelememiştim.
Francesco Galvano..
İtalya'nın hatta tüm Avrupa'nın tasarım denilince akla gelen ilk ismi.
Francesco Galvano..
İtalya'da ki tasarım fuarı onun için düzenlenmiş. Ben onun için buraya gelmiştim. Vereceği eğitimler mesleki hayatımızda bir elmas kadar değerli olacaktı.
Francesco Galvano..
Ondan ders almak için herşeyi yapabilecek hayran kapasitesi olan Adam.
Çizimleri tasarladığı kıyafetlerle can bulmuş, güçlü kalemi sayesinde kısa zamanda dünyada büyük bir üne sahip olmuştu.
Ve ben Lillian Grace, Londra'nın ünlü tasarım firması Fae'de çalışan basit tasarımcı. Londra'da bir gece kulübünde gördüğü adamla küçük bir odada akıl almaz bir sevişme yaşamış. Eğitim için geldiği iki bin kilometre ötede aynı adamla tekrar karşılaşıp etkisine yenik düşerek az önce yeniden deli gibi sevişmiştim. Ve bu adam, uğruna iki bin kilometre gelip üç ay boyunca eğitim alacağım ünlü tasarımcının ta kendisiydi.
Kendine gel Lily.
İç sesimin çığlıkları kulağıma dolduğunda etrafa göz gezdirdim. Aydınlanan hava odanın içerisine tamamen dolmuştu. Francesco yanımda soluklanırken ben hızla ayağa kalktım. Sindirmem gereken şeyler vardı. Bir an önce burdan gitmeliydim. Ayağa kalktığım da gözleri kısa bir süre bana kaydı. Çırılçıplak karşısında dikilirken bakışlarından ilk defa rahatsız olmuştum. Dağılan yatağın kenarında sarkan çarşafı gördüğümde çekiştirerek aceleyle bedenime sardım.
"Neler oluyor sarışın?" dedi bakışlarını üzerimde gezdirirken.
"Gitmem gerek" diyebildim hızlıca.
Adım attığım sırada ayağıma takılan çarşaf dengemi bozduğunda Francesco büyük bir refleksle oturduğu yataktan kalkıp omuzlarımı kavradı.
"İşe önce sakinleşerek başlayabilirsin" dedi dikkatsizliğime imada bulunarak.
Bakışlarım önce gözlerini buldu aldığı keyif yüzünden dudaklarına oturan gülüşüne baktım bir süre.
"Bana söylemeliydin"
"Neyi?" diyerek başını sağ omuzuna doğru hafifçe yatırdı.
Kolları hala omuzlarımın üzerinde beni ayakta tutarken ona dokunuyor olmak artık acı veriyordu.
"Kim olduğunu" dedim bir çırpıda. "Sana adını ilk sorduğumda bana söylemen gerekiyordu"
"Neden?" dedi ve kaşlarını çatarak başını bana doğru eğdi. "Kim olduğumu öğrendiğinde ne değişecekti"
Sinirlenmeye başlamıştım artık. Onun bu vurdumduymaz tavırları içimde sürüklenmekte olan bir öfke topuna dönüşüyordu.
"Ne mi değişecekti? Aramızda süregelen bu hastalıklı çekim son bulacaktı. Hiçbir şeyin yaşanmasına izin vermeyecektim" dedim yüksek çıkmasını umursamadığım ses tonumla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ÇİÇEĞİ +18
Romance"Küçük bir kız çocuğu gibi bana kafa tutuyorsun.. Ama bedeninin bana verdiği tepkileri görmekten deli gibi kaçıyorsun.. Söylesene Lillian, beni kışkırtmaya çalışıyor olmaktan hiç korkmuyor musun?" "Ben küçük bir kız çocuğu değilim!" dedim dişlerimi...