Hiç uzatmadan bölüme geçiyorum,
iyi okumalar çiçeklerim❣️Yorum yapmayı unutmayın, siz bölümü okurken ben yorumlarınızda boğulayım 🤍
_______________________
Bölüm 63 🍷
_______________________Francesco..
...Uyuyamıyorum..
Göz kapaklarımın üzerindeki ağırlık ruhumdaki ağırlıktan hafif olduğu için beni huzura kavuşturamıyor.
Deniyorum..
Beynimi kemiren düşüncelerden sıyrılmak, her zaman olduğundan daha zor. Normal şartlar altında huzura kavuşmak Lillian'ın olduğu her yerde daha kolay. Ama bu kez ondan kaçıyorum. Gecemi zehir eden şey aklımı kurcalayan sebepler yüzünden ona böylesi yakın olmak. Aldığı tek nefesi dahi ziyan etmem. Ne olursa olsun yanında, yakınında herbir hücresinde olmayı istemek şu hayattaki en büyük beklentim. Oysa şimdi bu yatak ilk kez onun varlığı yüzünden bana dar geliyor.
Yatağın solunda kalan köşesine gözlerimi çeviriyorum. Giydiği siyah, saten geceliğinin içinde bile parlıyor. Çarşaflarımın arasında kaybolan bedenini geçen her gün daha fazla arzuluyorum.
Saçlarının dağınıklığı yastığının üzerine dökülmüş, göğüs kafesinin belirli bir düzende inip kalkıyor olması derin bir uykuda olduğunun kanıtı. Gözlerim, odaya sızan loş ışığın yardımıyla bedenine kayıyor. Onun her anını seyredebiliyor her anına şahit oluyor olmak aldığım en güzel haz. Henüz erken olmasına rağmen bence bebeğimiz kendini belli ediyor. Çünkü vücudunun her santimini hafızama kazıdığım bedeni şekilleniyordu.
Yaşadığımız zorlu anlara rağmen şu an burada benim yanımda, benim yatağımda olduğu için tüm kötülüklere bile şükretmeye hazırdım.
Birbirimizin canını çok yaktık. Birbirimizin damarına birçok kez bastık. Defalarca kaçınılmaz tartışmaların içerisinde bir çıkış yolu aradık. Fakat her şeyi bir kenara bırakırsak.. işin açıkçası aramızda görünür olan tek net şey birbirimize olan mecburiyetimizdi. Onsuz kalmak, tüm hayatım boyunca bir seçenek dahi olmamıştı. Çünkü onsuz olmak nefes alamamaktı. Düşünememek, hayattan zevk alamamak, boşa yaşamaktı. Bitkisel hayata giren bir adamdan hiçbir farkım olmazdı. Vücudum işlev görebilirdi belki ama kalbim ve ruhum karanlığa mahkum olurdu. Lillian, hayattı. Tadını asla unutamayacağım bir tatlı ve yaşamımın tek geçim kaynağı.
Kahrolası hayatımın her anı çok çalışmakla geçti. Çok çalışıp kendimi avutmakla. Etrafımda şekillenen hayat bana oldukça yabancıydı. Çocukluğumda hissettiğim her eksikliğe başımı çevirmiş, ruhsuz bir eşyadan hiçbir farkım yokmuşçasına günümü geçiriyordum. Hayatımın her köşesinde birçok hata yaptım. Birçok yanlışım oldu. Fakat en ağırı kardeşim Josephine'i kaybetmekti. Çünkü onu kendi hatalarım yüzünden kaybettiğimin farkındaydım. Ona biraz daha fazla zaman ayırsaydım, hatta onu biraz anlamaya çalışaydım eğer şimdi yanımda ve nefes alıyor olurdu.
Görmezden geldiğim her şey boğazıma ilmek ilmek işlenen ve görünmeyen bir ipi sıkıyordu. Dışarıdan bakıldığında tasasız fakat aslında boktan olan hayatımın bir an önce sona ermesini beklerken hiç ummayacağım bir şeyle karşılaşmıştım.
Lillian..
Benim güzel sarışınım..
Karanlık ruhumun derinliklerinde açan en güzel çiçek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ÇİÇEĞİ +18
Romance"Küçük bir kız çocuğu gibi bana kafa tutuyorsun.. Ama bedeninin bana verdiği tepkileri görmekten deli gibi kaçıyorsun.. Söylesene Lillian, beni kışkırtmaya çalışıyor olmaktan hiç korkmuyor musun?" "Ben küçük bir kız çocuğu değilim!" dedim dişlerimi...