Büyük bir yorgunlukla gözlerimi açtım, alarmın hâlâ çalmadığını fark etmiştim. Hızla yatağımdan kalkıp telefonuma baktım, telefon garip bir şekilde kapalıydı. Duvardaki saate gözümün kaymasıyla işe çok geç kaldığımı anlamıştım. Hızla duşa girip rutin işlerimi hallettikten sonra üzerime yırtmaçlı mini siyah bir etek giyindim, üzerine siyah boğazlı bir kazak giyindim, üzerime açık yeşil bir ceket giyindim, zincir kolyemi takıp saçımı dağınık bir topuz yaptım, siyah uzun botlarımı da giyindim, doğal bir makyaj yaptıktan sonra hazırdım.
Odamdan çıkıp arzu hanımı bulmak için aşağıya indim, mutfaktaki çiçekleri suluyordu.
"Arzucum Koray ne zaman çıktı?"
"Biraz önce çıktı Burcu hanım."
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Benim alarmım çalmamış, telefon kapanmış, anlamadım bende nasıl kapandığını, neden beni uyandırmadınız?"
"Bilmiyorum efendim, Koray bey hiçbir şey söylemedi."
"Tamam ben çıkıyorum, akşama görüşürüz."
"Görüşürüz."
Arabama binip iş yerine gitmek için yola çıktım. Bu gün çok garip bir gün olacaktı, bunu hissedebiliyordum. Yağmurun yağmasıyla camı sonuna kadar açmıştım, serin hava yüzüme vuruyordu. Bu havayı çok seviyordum, insanın kalbindeki bütün acıyı dindirmek için adeta serin serin esiyordu tüm bedenimi titretiyordu kendime gelmemi sağlıyordu.
Şirkete varmıştım, yan koltuğa fırlattığım çantamı alıp arabadan indim. Güvenliğe gülümseyip içeri girdim. Asansöre doğru ilerlediğimde Barışın da orada olduğunu fark etmiştim. Asansör bozulmuştu, tamir edilmeye çalışıyorlardı. Yanımdaki insanın yüzüne bile bakmıyordum, onun da bana bakmadığına emindim. Böyle beklemek beni çok sıkıyordu, yanımdakine ters ters baktıktan sonra merdivenlere doğru ilerledim.
Arkamdan tanıdık bir sesin bana seslendiğini duymuştum. Arkamı döndüğümde Andreyi fark ettim.
Andre "Burcu asansör oldu hadi gel."
"Merdivenle çıkarım ben."
Andre "Burcu bu topuklularla yürümene izin veremem lütfen."
Gözlerimi devirip Barışın binmesiyle bende asansöre bindim.
Kokusunun Burnuma gelmesiyle kalp atışlarım hızlanmıştı. Onunla göz göze gelmemek için arkamı döndüm.
Barış "Neden?"
Barışın bana soru sormasına şaşırmıştım, ona doğru döndüğümde yine kahverengi gözlerinde kaybolmuştum. Asansörün bir anda durmasıyla sarsılmıştım, düşmemem için beni kollarımdan tuttu. Şimdi ona daha fazla yakınlaşmıştım.
Sözlerini tekrarladı.
"Neden Burcu?"
Kollarımı ondan kurtarıp bağırdım.
"Neyi soruyorsun sen bana, neyin nedenini soruyorsun? Sen beni düğün günümde terk ettin ya, ben o psikopat Emre'nin elinden kurtulmaya çalışırken sen Melisle birlikte Amerikada gününü gün ettin."
Karşımdaki insan dehşete düşmüştü. Nefes alışları o kadar hızlanmıştı ki gömleğindeki dekolte daha fazla açılmıştı.
Barış "Sen beni Emre'yle aldattın ya, aldattın sen beni. Ben seni o herifin yatağında gördüm."
Gözleri dolmuştu ve hiç iyi görünmüyordu. Duyduklarımı dehşet içinde dinliyordum.
Barış "Sen beni aldattın."
Her ikimizde ağlıyorduk.
"Hayır Barış ben seni aldatmadım, ben seni nasıl aldatabilirim, ben öyle bir insan mıyım? Asıl sen beni terk ettin, sen Melisle evlendin."
Kendimi savunmaya çalışırken daha fazla ağlıyordum.
Kapının açılmasıyla Aylin ve Andre kapıdaydı. Bu asansörün bozulmasında onların bir oyunu olduğuna yemin edebilirdim.
Barış kolumu sıkıca tutup asansörden çıkardı, merdivenlere doğru yöneldiğine onu güçlükle olsa durdurabilmiştim.
"Barış nereye gidiyoruz?"
"Bu konuyu konuşacağımız sessiz bir yere."
Kolumu sıkıca tutup merdivenlerden hızlıca beni indirdi. Ona yetişmek için büyük çaba sarf ediyordum. Sadece ağlıyordum, bu oyunu bize kim oynamıştı peki, Emre'yle kim birlik olmuştu?
Beni arabasına bindirip hızla kendiside bindi. Arabayı çalıştırıp yola çıktı. Kalbimin bu kadar hızlı çarpmasına engel olamıyordum, nefes alamıyordum. Barış bakışlarını yoldan ayırmıyordu.
"İyi misin?"
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Lütfen camı açar mısın?"
Camları sonuna kadar açtı. Yüzümü cama daha çok yakınlaştırdım. Kendimi zor tutsamda ağlıyordum. Sürekli acı çekmekten artık bıkmıştım.
Şu an bir şey düşünecek halde değildim.Arabayı park edip aşağıya indi, kapımı açmasını beklemeden bende indim. Burasının kimin evi olduğunu bilmiyordum. Merakıma engel olamayıp sordum.
"Burası kimin evi."
"Andrenin evi, bir süredir burada kalıyorum."
Bahçedeki masaya doğru ilerledik. Beni karşısına oturtu.
Barış "O gün Emre'nin ve senin nerde olduğunu Melis buldu. Ben o adrese gittiğimde Emre kapıyı bornozla açtı ve sen..."
Aklım almıyordu gerçekten ayağa kalktım.
"Bu işin içinde Meliste var. Bizi ayırmak için plan yapmışlar işte. Polisin bulamadığı adresi Melis nasıl bulabilsin ki."
Barış ayağa kalkıp bana sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
"Allah kahretsin, Burcu beni affedebilecek misin? Burcu ben seni her şeyden çok seviyorum. Yalvarırım affet beni Burcu."
Kendimi hızlıca ondan çektim.
"Sen benim her şeyimdin Barış. Sana hâlâ deli gibi aşığım. Allah kahretsin ama sen Melisle evlendin Barış. Sen onunla evlisin. Her şey oyun bile olsa ben bunu kabullenemem."
Yere çöktüm.
Barış "Burcu yapma böyle sende Koray'la evlendin."
Acı bir şekilde gülmeye başladım.
"Biz onunla gerçek bir evlilik yaşamadık. Her şey senden intikam almak içindi."
Yanıma çöküp ellerimi tuttu.
"Burcu ben sensiz yaşayamam."
"Barış her şeyi daha çok zorlaştırıyorsun."
Bu yaşadıklarım adeta kurşun gibi beni beynimden vurmuştu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Karşımdaki insanı hâlâ çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantı
Roman d'amourTüm benliğiyle kalbime saplanmıştı bir kere... ༄ "Sus ne olur, konuşursan sana inanırım. sadece kokunu içime çekmeme, sana sarılmama, seninle aynı havayı solumama izin ver, bu gecelik olsa bile."