-46- Utanç

941 35 30
                                        

O hala beni üzmek istiyordu. Benim güçsüz olduğumu hep biliyordu. Ama onun eline bu kozu vermeyecektim, dinlemeye devam ettim.

"Eğer senden istediğimi yaparsan onu rahat bırakırım. "

"O istediğin hiç bir zaman olmayacak anladın mı? Bu sefer istediğini elde edemeyeceksin. "

"Sen bilirsin tatlı çocuk ama onu üzmeme katlanacaksın. " ne istemişti bu ve Onur kabul etmiyordu. Kardelen oradan ayrıldıktan sonra Onur etrafına bakmaya başladı elimdeki telefonu kulağıma tutarak biriyle konuşuyormuş havası verdim. Gözleri bende takıldığında telefonu cebime attım. Ona doğru ilerledim.

"Kahvaltı için seni bekledim. " bana hala kırgın gibi duruyordu ama Kardelen'le konuştuktan sonra yumuşamış da gibiydi emin olmadan cevap bekledim.

"Gidelim o zaman. "

Birlikte restorana ilerledik. Tabaklarımıza kahvaltılık alırken ben hala Kardelen'in Onur'dan ne istediğini düşünüyordum. Ama sormayacaktım. Çünkü üzülmekten korkuyordum. Birlikte boş bir masaya geçip oturduk.

"Sabah ki gerginlik yüzünden özür dilerim. " önce bu işi halletmem gerekirdi. Hiç bir şey söylemeden tabağındakileri yemeye devam etti.

"Senden korkmadığımı biliyorsun. " Kafasını kaldırıp bana baktı, ve kafasını sallayarak tabağına çevirdi.

"Sana güveniyorum, tek sorun utanıyorum anladın mı? Belki sadece uyuyacağız ama yine de yatakta erkekle yatmak düşüncesi beni utandırıyor. " gerilen yanaklarından gülümsediğini anlamıştım. Kısa bir anlığına da olsa. Ve yanaklarım yanıyordu.

"Utanmanı gerektirecek bir şey yapmayacağız, benim anlamadığım da benimle öpüşüyorsun ama konu uyumaya gelince utanıyorsun. "farklı bir şey olduğunun farkındayım ama elimde olan bir şey değildi. Bende cevap vermemeyi seçerek kahvaltıma döndüm.

Aramızdaki uyuma meselesini tatlıya bağlamıştık ve İstanbul sokaklarında birlikte yürüyorduk. Kızlar aramıştı ve aramızın nasıl olduğunu falan sormuşlardı, onlara kısaca özet geçip aramızın iyi olduğunu söylemiştim. Kardelen'den bahsetmemiştim.

"Helen bence atlıkarıncaya falan binelim daha çocuksu olur. " geldiğimizden beri benimle dalga geçiyordu. Burnumdan getirdi.

"Ya Onur burnumdan getirdin ya, iyi ki lunaparka gidelim dedik. "

"Tamam, sana da şaka yapılmıyor yani. " diyerek gözlerini devirdi.

"Hadi korku tüneline binelim." diye ciyakladım.

...

Onur'un elinden tutmuş onu sürüklüyordum resmen.

"Bu son başka bir şeye binmeden gideceğiz. " diye isyan etti.

"Tamam ya. " ileride gördüğüm fotoğraf kabinine doğru ilerliyordum.  Yanına geldiğimizde içerinin boş olduğunu gördüm  ve kartı iki kere okutup birlikte içeri girdik. 5 poz verecektik. İlk pozumuz ikimizinde gülümsediği pozdu. İkincisi benim dil çıkardığım Onur'un ise şaşırdığı pozdu. Üçüncüsü Onur'un yanağını öptüğüm, dördüncüsü ise hiç beklemediğim anda Onur'un dudaklarıma yapıştığı pozdu. Beşinci ve son poz Onur'un bana bakıp sırıttığı benim ise kafamı eğdiğim pozdu. Tuhaf bir şaşkınlık ve utanmayla kabinden ilk ben çıktım. Pozlarımızın iki tane kopyasını makinenin gözünden aldım ve fotoğraflara bakmaya başladım. Onur yanıma gelip birisini elimden çekti.

"En güzeli dördüncüsü oldu. Diğerlerinde çirkinsin. " dediğine tabii ki bozuldum. Ne bekliyorsunuz ki? Bana çirkin dedi.

"Kendine güzel bir sevgili bulmalısın o zaman. " deyip çıkışa ilerledim. Arkamdan inlediğini duydum. Yani ben sadece öpüşürken mi güzeldim? Ah bu çocuk beni deli ediyordu. Tamam çok güzel olmayabilirim ama olurum vardı hani, değil mi? Hem ben doğalım bi kere.

"Helen, şaka yapıyorum. " 

"Sabahtan beri şaka yapıyorsun zaten. Ayrıca her şakanın altında bir gerçek yatar. " Allah'ım gittikçe ergenleşiyorum. Gülümsemekle yetindi.

"Sen her halinle güzelsin meleğim. " her halinle güzelsin meleğim, güzelsin meleğim, meleğim? Ölüyorum! Ama hemen yumuşamayacağım tabii ki.

"Beni bunlarla kandıramazsın. " hayır kandırırsın, kandırma sus.

"Hadi ama ne yapmalıyım? " omuz silktim. Gözlerini devirip beni omzuna aldı. Olayın şokuyla çığlık attım.

"Beni yere indir! Sen git güzel kızları omzuna al! Pislik. "

"Eğer beni yere indirmezsen tecavüz ediyolar diye bağırırım. "

"Yalan söylememelisin. Yalan söylüyor gözükmeni istemem. " bunun altındaki ima gözlerimin yuvalarından çıkmasını sağladı ve susmaya karar verdim. Bakabildiğim kadar etrafıma baktığımda lunaparktan çıkmıştık. Bazı kişiler bize gülerek bakıyordu. Gittiğim her yerde rezil olmak zorunda mıydım? Çok yorulmuştum. Ah, Onur'un omzu uyumak için ideal yerdi, gözlerimi ağır ağır kapattım ve Onur'un kollarında kendimi uykuya teslim ettim.

...

Üzerimdeki ağırlık ve yorgunluk daha çok uyumamı söylerken midem aynı şekilde düşünmüyordu. Ve ses çıkarmaya devam ediyordu. Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Onur yanımda uyuyordu ve benim bir bacağım onun neredeyse beline uzanıyordu. Üzerimdeki tişörtüm sıyrılmış Onur ise elini sıyrılan kısma koymuştu. Kafalarımız çok yakın değildi ve bu bütün bunların içindeki en iyi durumdu.

"Utanç kokusu alıyorum. "

"Hey sen, hangi ara uyandın? " dedim elini üzerimden çekip tişörtümü indirerek.

"Daha yeni. " dedi elini bel boşluğuma yerleştirirken. Bir anda aklıma gelmişti ben dün üzerime bu tişörtü giymemiştim ki. Bacaklarımı hareket ettirdim, altımda şortum vardı.

"Sen..sen dün benim üzerimi mi değiştirdin? " sırıttı.

"Pislik, fırsattan istifade ettin degil mi? "

"Helen sakin olur musun canım? Gece seni uyandırdım ve sen üzerini giyindin. Ayrıca uyku sersemi de bir kaç tokat attın ha bir de göğsümü yumrukladın, 'sen beni neden uyandırıyosun ben ne güzel rüya görüyordum. ' diye de söylendin. " benim dediklerimi söylerken sesini inceltmişti. Bense bunların hiçbirini hatırlamıyorum. İçimden oh çekerken,

"Ben öyle konuşmuyorum bir kere. " o gülmeye devam ederken bende gülüyordum. Bir an gözü dudaklarıma takıldı ama kafasını çevirip yataktan kalktı.

"Uykucu, uyudun öğlene kadar kahvaltı yapamadık. "

"Uyandırsaydın. "

"Tokat yemeye meraklı gibi mi duruyorum? "

"Tokat değil ama İsanbul'u yemeye meraklı gibisin. " yaptığım iğrenç espri karşısında gözlerini devirdi.

"Sıcak bir duş alıp ısınmalıyım. " banyoya giderken hâlâ söyleniyordu. Biliyorum iğrencim. Ama dayanamadım. Yataktan kalkıp üzerimi giyinmek için dolabın önüne geçtim, tişörtümü değiştirdim ve şortumun yerine lacivert pantolonumu giydim. Bu sırda Onur'un telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktığımda numara olduğunu gördüm.

"Oduncuk! Telefonun çalıyor! " diye bağırdım. Kapıdan kafasını uzattı,

"Kim arıyor? "

"Bilmiyorum bir numara. " elini bana doğru uzattı ve içeri girmeden konuştu.

"Efendim? "

"Peki, hemen geliyoruz. " ne olduğunu anlamadan telefonu kapatıp bana verdi.

"Hazırlan, Yalova'ya dönüyoruz. "

Bölüm geç geldi yine ama üzgünüm, boş zamanlarımda yazmaya çalışıyorum.

Teoglar nasıl?

Sizi seviyorum...

sonsuzum olHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin