Saçımdan bir tutam alıp işaret parmağına sardı. Söylediği şey doğruydu bu gün hastahanede bütün testler yapılmıştı ve 3. dereceden beyin tümörüm vardı. En yakın zamanda ameliyat olmam gerekiyordu. Beynimdeki şey daha fazla yayılmadan. Elini saçlarımdan yavaşça çektim.
"Bunu bildiğin için mi böyle davranıyorsun? Hastalığımdan korktuğun ve bana acıdığın için mi şimdi yanında olmama izin veriyorsun? Eğer öyleyse bunu yapma. Benden nefret ediyorsan söyle bunu. Ben... Ben senin bana acıdığın için yanımda olmanı değil, beni gerçekten sevdiğin için yanımda olmanı istiyorum. "
Gözümden yaşların akmasına izin verdim. Onun böyle bir şey yapmayacağından emin değildim. Madem bana acımıyordu ne diye şimdi benden nefret etmek yerine saçımla oynuyordu. Benden nefret etmesini elbette istemiyordum. Ama eğer nefret ediyorsa ve bunu bildiği için yanımda duruyorsa gitmesini yeğelerdim. Ben kendi başımın çaresine bakamazdım belki. Onsuzluğa alışamazdım, onu unutamazdım onu sevmekten vazgeçmezdim belki ama en azından ikimize de daha fazla acı çektirmemiş olurduk. Hiç bir şey demedi. Kafasını iki yana sallamakla yetindi.
"Geçekleri anlatacağım gün bu gün değil sevgilim. "
"Belki de biraz ara vermeliyiz ne dersin? İkimizde biraz dinleniriz. "
"Ben senden yorulmadım, hala koşmaya gücüm var benim. " kolumu okşuyordu.
"Ama benim sana gelmeye gücüm kalmadı, biraz oturmam gerek, dinlenmem sonsuzluğumuza ara vermem gerek. " hiç bir şey demeden gidiyordum ki kolumdan tuttu.
"Özür dilerim güzelim. Her şey için üzgünüm. " bazen bazı şeyler için geç olurdu, ne dersen de fayda etmezdi. Onun söylediği de aynı bunun gibiydi. Geçti, bazı şeylere geç kalınmamalıydı.
"Seni öpebilir miyim? Belki de son kez? " ona doğru yaklaştım. Elimi yanaklarına koyup dudaklarımı onun dudaklarıyla örtmesine izin verdim. Biraz aç, biraz savurgan, biraz da veda gibi öpüyordu beni. Sanki ara verdiğimiz sürece bununla yetinmek zorunda kalacağım dercesine öpüyordu. Bense onu affetmek, onun bana acımadığını hissetmek, onun beni sevdiğini hala gözlerimin önüne sermek istermişçesine öpüyordum. İkimizde ayrıldığımızda kalbimin bir parçası onda kalmıştı. Ona ödünç vermiştim biraz. Kapıdan çıkarken,
"Kalbime iyi bak sevgilim, ben gelene kadar sevgiyle besle onu. " dedim ve göz yaşlarımı tekrar serbest bıraktım. Gitmek zorunda değildim, hala yanında kalıp bununla savaşacak gücüm vardı ama birbirimizi kırmaktansa susmak bence en iyi seçimdi. İkimizinde nefes almaya ihtiyacı vardı, belki biraz da özlemeye...
Uyku uğramıyor, teğet geçiyordu bu gece beni. Bende ılık bir duşla uykumu çağırıyordum. Sanki sabah yeterince düşünmeyecekmiş gibi onu düşünüyordum. Ne yapıyordu, uyuyabilmiş miydi? Yada o da benim gibi bizi mi düşünüyordu? Benden nefret etmediğini biliyordum, benim suçum olmadığını bildiğini, onun bana zorla dokunduğunu biliyordu, onun canını asıl yakan aynı şeyleri tekrar yaşamak ve kaybetmekten korkmaktı. Benim ondan uzaklaşmamın sebebi ise bana ondan başkasının dokunmuş olmasının verdiği hüsran ve yıkımdı. Elimdeki süngeri daha çok sürttüm dudağıma, sanki onun yaptığı iğrençliği gidermek ister gibi daha çok. Dudaklarım soyulmuştu artık acıyordu ama dayanamıyordum. Ben ilk öpücüğümü ona vermişken, bir başkasının dudaklarını dudaklarımda istememişken, onun beni öpmesi midemi bulandırıyordu. Daha çok sürttüm, daha çok ağladım. En sonunda dayanamayıp elimdeki süngeri bıraktım, soğuk fayansa yaslanıp yere çöktüm. Hıçkırıklarımı durduramıyordum. Onu hatırladıkça, üzerine bir de hastalığımı düşündükçe daha çok ağlamak istiyordum. Bir anda hızlıca kapı tıklatıldı.
