Ben yolda yürürken hava kararmıştı bile. Açıkçası biraz üşümeye bile başlamıştım. Üzerimde kolsuz altımda ise şort vardı, akşam serinliği yalıyordu yüzümü. Aksi gibi telefonumun şarjı da yoktu. Adımlarımı daha çok hızlandırdım. Sitenin girişine az kalmıştı. Karanlıkta ürküyordum, şu an yanımda üzerime düzgün bir şey giymediğim için bana kızan ve yine de beni ısıtmak için bana sarılan, güvendiğim bir Onur olmalıydı ama, yoktu. Eğer Utku gelmeseydi olacaktı. Çünkü ondan özür dileyecektim. Ona sıkıca sarılacaktım, onun kokusunu iliklerime kadar hissedecektim...
Siteden içeri girdiğimde daha çok rahatlamıştım. Kapıdaki güvenliğe selam verdim. Evimiz girişten çok da uzak olmadığı için artık korkmama da gerek yoktu. Eve ulaştığımda sokak kapısının açık olduğunu gördüm. Ve aynı zamanda evin kapısı da açıktı. İçeriden bağırışlar yükseliyordu.
"Nerede bu kız Allah aşkına ya?! "
"Düşüp bayıldıysa? "
"Ya başına bir şey geldiyse baba? " ardı arkası kesilmeyen endişeli tahminler benim üzerimeydi. Ve bu eve girince ne kadar azar işiteceğimin bir işaretiydi. Bir anda birinin kolumu tutmasıyla çığlık atacaktım ki kolumu tutanın Onur olduğunu gördüm. Beni evin arka tarafına doğru sürükledi.
"Neredeydin? " bir anda sorunca ve uzun zamandır bu kadar yakın olmayınca bir an afallayıp cevap veremedim. Özlemiştim.
"Helen, neredeydin? Telefonun neden kapalıydı ve bu saatte dışarıda ne yapıyordun? " hesap sorması bir yandan hoşuma giderken bir yandan da sinirlenmiştim.
"Dışarıdaydım. " dedim uyuz bir şekilde.
"Hah! Çok aydınlandım. "
"Telefonumun şarjı bitti. Ve sadece sahilde dolanıyordum. " Ona Utku'yla karşılaştığımı söylemeli miydim?
"Kiminleydin? "
"Tek başımaydım. "
"Bana yalan söyleme! "sinirliydi, endişelenmişti. Ama tek başıma olduğum tam da yalan sayılmazdı değil mi? Cevap vermedim.
"Sen hiç bir zaman bu kadar sorumsuzca davranmazsın ve eve asla bu kadar geç gelmezsin. Hele de yanında kimse yokken bunu hayatta yapmazsın. "
"Sakin olur musun? "
"Sakin mi? Ne kadar endişelendim haberin var mı senin? Bir daha bunu yapmayacaksın. " emir veriyordu ki bu onun gerçekten kızdığını gösteriyordu. Şu an sadece ona sarılıp güvenli hissetsem olmaz mıydı? Elbette olurdu. Ona sarıldım.
"Özür dilerim. " Önce hiç bir tepki vermedi.
"Eve geç geldiğim, seni endişelendirdiğim ve ara vermek istediğim için. " O da yavaşça bana sarıldı. Sarılması sanki dokunmaktan korkuyor gibiydi. Tereddütlü. Hiç bir şey söylemedi, kokusunu derince içine çektim. Gülümsediğini biliyordum. Bir süre öylece kaldık. Sonra benden yine yavaşça ayrıldı.
"Artık annenlerin yanına gitmelisin, ayrıca bu konu burada bitmedi konuşacağız. " dedi kesin bir ses tonuyla. Hala kızgındı bana. Haklıydı da. Adımlarımı tekrar ön tarafa yönelttim. Hiç bir şey demeden kapıyı açtım. İçeri girdiğimde üç çift göz de bana dönmüştü. İlk konuşan babam oldu.
"Neredesin Helen?! " onlar da sinirliydi.
"Sadece biraz dolaşmak istemiştim, telefonumun da şarj bitti, geciktiğimi fark etmedim bile. Biliyorum kızgınsınız ama özür dilerim. Şimdi izninizle odama çıkmak istiyorum. " hepsinin lafını ağzına tıkamıştım. Hızla yukarı çıktım. Düşünmem gereken onca şey vardı ki, kafam karmakarışıktı.
