Biricik okuyucularıma,
24. bölümde küçük bir sorun olmuş. Ben yazım yanlışlarımı göreyim ve küçük büyük uymuna dikkat edeyim diye Microsof Office'den yazıyorum. bir yeri iki kere kopyalamışım. Düzellttim zaten. 24. Bölüm Helen ve Onur'un sarılmasıyla bitiyor. Hatam için özür dilerim...
Onur’dan ayrılıp elimi yüzümü yıkadım.
“Benden iyi dövdün çocuğu. “
“Tabii, benim bu pamuk görünüşümün altında bir aslan yatıyor. “ dedim gülerek. Daha yeni ağlayan ben miydim?
“Sinirlenince başka birine dönüşüyorsun. “
“Seni de gördük. Adeta bir canavara benziyordun.”
“BENİM OLANA yamuk yapmamayı öğrenecekler. “ ‘benim olana’yı bastırarak söyleyerek ellerini saçlarından geçirdi.
“Sanırım artık çıkmalıyım, kızlar tuvaletine girdiğime inanamıyorum. “
“Sana eşlik edeyim. “ dedim Pollaynna’yı oynayarak.
“Aslana ne oldu. “
“Yedim! “ ikimizde gülmeye başladık. Biliyorum şu an salağı andırıyoruz. Ve öyleyiz. Birlikte gülerek sınıfa girdik. Elbette bütün gözler bizdeydi. Batu, Cenk ve Damla yanımıza geldiler.
“Sende ne cevherler varmış be yenge! “ diye bağırdı Cenk. Bağır bağır anons ver istersen.
“Aynen ya eğitim falan mı aldın? “ dedi Damla.
“Tekvando’ya gitmiştim bir ara. “
“Yenge valla o en son attığın çene vuruşunda kendi çenemmiş gibi acı hissetim. Seni dövüşlere mi göndersek iyi para kazanırız. “ dedi Batu gülerek. Şu an ona hunharca gülmek istesem de,
“Saçmalama be! “ dedim. Yan gözle Onur’a baktığımda beni izliyordu. Domates Helen mod: on
Birlikte kantine inmeye karar verdik.
“Cenk sen sapsız kaldın ya! “
“Yenge sen beni tanımıyorsun daha, benim yanım boş kalmaz. “ doğru anlamına kafa salladı hepsi. Yani sanırım ‘doğru’ anlamındaydı ben öyle anladım. Onur masanın altından elimi tutmasıyla irkildim. Yani ani hareketlerde bulunmasa ölecek bu çocuk. maazallah…
Zil çaldığında kantin dolmaya başladı. Bir kız Cenk’in arkasından kollarını boynuna doladı, Cenk kafasını yana çevirince kız Cenk’i öpmeye başladı. Abi yapmayın böyle şeyler aile var. Kafamı Onur’a çevirdim.
“Kahve mi alsak? “
“Olur. “ bizimkilere dönüp,
“Kahve isteyen? “ Cenk’in yanındaki kız ve Batu hariç herkesten olumlu mırıltılar çıktı. İkimiz masadan kalkıp Kemal Abinin yanına ilerledik.
“Kemal abi üç kahve. Benim ki her zamankinden. “ beyimiz sanki bardan içki söylüyor.
“Her zamankinden? “
“Ben sadece mocha içerim. “ Onur hakkında yeni şeyler öğreniyorum be! Ne zahmetli. Beni istemeye geldiklerinde de mocha mı vereceğim ben? Ne istemesi be? Ne diyorum ben lan?
“Diğer ikisini alır mısın? “ cevap vermeden tezgahdaki iki kahveyi aldım. Masamıza oturduğumuzda Cenk ve Damla’nın önüne kahveleri koydum, Onur’da benim kahvemi önüme koydu. Cnk ve adını bilmediğim kız hala sarmaş dolaştı.
“Ben Beliz. “ dedi kız. Aferin sana gözüme girdin bak.
“Bende Helen memnun oldum. “ dedim yapmacık bir gülümsemeyle. O da kafa sallamakla yetindi. Kahvesi olan herkes kahvesini yudumluyordu, Damla hariç. Çünkü o kahvesini Batu’dan kurtarmaya çalışıyordu.
“Ya madem içecektin ne diye aldırmadın? “
“Senin ağzının değdiği yerin tadı bir başka oluyor, bu hafta öptürmüyorsun, bende dolaylı yoldan seni öpüyorum. “ Damla gözlerini devirdi. Onur’da beni öpmek isteyecekti, o elimi tutunca bile titriyorum öpse… Allah’ım düşünemiyorum. Ölür müyüm acaba? Hastane defterime Ölüm Sebebi: Öpüşürken yüksek tansiyon diye mi yazarlrdı?
“Helen orda mısın zil çaldı hadi. “
Kafamı iki yana sallayıp bana elini uzatan Onur’un elini tuttum. Bu sırada koridordan müdürümüzün sesi duyuldu.
“Sevgili öğrenciler toplantımız olduğu için son dört ders işlenmeyecek, evlerinize gidebilirsiniz. “ herkesten sevinç nidaları yükseldi. Tabii ki aralarında bende vardım. Bu gün okula boşuna geldim yani. Bizim tayfa yukarı çıkıp çantalarımızı aldık. Okul kapısından çıktık. Batu, Damla ve Cenk aynı sitede oturuyorlardı onların sitesi bizim sitemizin ters istikametindeydi. Onur’la birlikte bizim siteye doğru yürürken.
“Artık içimdekileri tutamıyorum! “ diye bir ses yükseldi arkamaızdan…
SİZCE KİM? YORUM VE VOTELERİNİZİ BEKLİYORUM...
MULTİ: BATUHAN