"Olmuyor abi konuşmuyor kimseyle. Ben ise hiç bir bok yapamıyorum. "
"Üzülme be abi düzelir, daha yeni öldü abisi, bırak da acısını yaşasın, yasını tutsun. "
"Ben tutmasın mı diyorum? Tutsun ama beni de ortak etsin. Siktiğimin ölümü ne hale getirdi onu, bir de Kardelen var. Korkuyorum. Dayanamaz kendine zarar verir diye korkuyorum. Bana git demesinden korkuyorum. Ayrılmaktan, ondan uzak kalmaktan korkuyorum. Ben onu deli gibi seviyorum, onsuz yapamam anladın mı, yapamam! " terk edilmiş fabrikanın kapısının önünde Batuhan'la konuşuyordum ve yanımda duran varillerden birine tekme attım. Varil boş olduğu için yere devrildi ve gürültülü bir ses çıkardı.
"Abi Helen'den bahsediyoruz eğer bir acı yaşayacaksa kimseyi ortak etmeden sessizce yaşar, seni mutsuz etmek istemez. Düşün biraz o üzülünce sen de üzülüyorsun, o da bunu biliyor. Senin yanında güçlü durmaya çalışıyor. Ve tüm bunları senin için yapıyor. "
"O böyle yapınca ben üzülmüyor muyum sanki?! Böyle daha zor geliyor bana, o orada acısını yaşayıp göz yaşı dökerken benim mutlu olmamı mı bekliyor? Hem sevmek her şeyi birlikte aşmak değil mi abi? Damla yapsa böylesini ne derdin? "
"Abi biraz düşün Helen bu güne kadar sevilmeyi, sevmeyi bilememiş. O aşkta daha çocuk kalmış, senin üzerinden Esra geçti, ondan ise onu sevmeyen iki kişi."
"Biraz bencil olsun be! Birazcık kendini düşünsün. "
"Abi sana laf anlatılmıyor ne istiyorsan onu yap ben gidiyorum. "
"Git lan, siktir git! " sinirimi başkalarından çıkarmayı sevmiyordum ama kendime de hakim olamıyordum.
"Kafanı topla öyle konuşalım. " deyip öyle ayrıldı yanımdan. Korkularımla baş başa bıraktı beni. Bende ne yapacağımı bilmez halde dolanmaya başladım. Onun yanına gitmem hiç bir şey değiştirmiyordu, zaten konuşmuyor hatta yüzüme dahi bakmıyordu. Biliyorum baksa ağlardı. Çok nadir göz göze geliyorduk gözleri kızarmış, dolu dolu duruyordu. Anlamsızca bakıyordu bana. Okulda ise ders işlemeye yeni başlamıştık. Ben onu düşünmekten ders dinlemiyor, o ise unutmak için ders dinliyordu. Ben o rahatsız olmasın diye en arka sıraya geçiyordum, teneffüslerde de genelde dışarı çıkmıyordum. Öğlen araları ise genelde kızlarla takılıyor birlikte yemek yiyorlardı. Kafede görüyordum bazen ama yine onun için yanına yaklaşmıyordum. Bilmiyorum belki de ben ona yaklaşmadığım için o bana gelmiyordu. Emin değildim.
Fabrikadan ayrılıp boş sokaklarda gezmeye başlamıştım.. Kar yağıyordu, karı severdim, soğuktu ama severdim. Soğuk olsa da saftı. Birbirlerine zarar vermeden aşağı düşen bereketti onlar. Dünyanın örtüsüydü belkide. Kötülükleri örten bir örtü.
Kabanımın yakalarını daha da yukarı kaldırarak ilerledim. Yorulduğumda etrafıma baktım. Ayaklarım beni onun olduğu yere getirmişti. Mezarlık. Bu gün pazardı ve Helen kafe de çalışmıyordu burada olacağını biliyordum. Çünkü 3 haftadır her boşluğunda buraya gelip abisinin mezarıyla konuşuyor, ağlıyordu. Mezarlığa girip Çağı abinin mezarının olduğu yere gittim. Uzaktan baktığımda Helen oradaydı. Dinledim. Yanlış olduğunu bile bile.
"Gelmedi abi bu gün gelmedi Onur. Beni biraz yalnız bırakmak istiyor, benim ona gelmemi istiyor ama yapamıyorum. Sen hayatımda değilken sadece başka bir erkeği sevmek lışık olduğum bir şey değil. Önceden hem seni hem onu aynı anda sevebiliyordum ama şimdi orası boş gibi. Sensiz geçirdiğim 3. pazar günüm. Kahvaltı yapmıyorum 3 pazardır. Çünkü pazar kahvaltılarında sen olurdun yanımda, sonrasında bir yerlere götürürdün beni, pamuk şeker alırdın bana, çok severdim bilirdin, inadına elime yüzüme bulaştırırdım. Sırf sen bana o tatlı bakışların için o tatlı kızmaların için. Sen benim ilk aşık olduğum erkekken senin yokluğuna kolayca alışmamı beklemesinler benden. Sensizliğe alışmak kolay olmayacak benim için. Her abi kelimesini duyduğumda içim acıyacak, alışsam bile bir yerlerde sızısı kalacak. Sen beni bıraktın ama ben seni bırakmayacağım abim. Ben korkaklık yapmayacağım artık. Sana söz veriyorum artık güçlü olacağım. Herkes alıştığımı sansın ölümüne ben hiç alışamayacağım. Artık gelmeyeceğim mezarına. Hayımda olanlarla devam edeceğim, ve senin hep yanımda olduğunu bileceğim abim. "
"Hoşça kal... " göz yaşlarını silip kalktı mezar taşından. Elleriyle toprağı dağıtıp En ortasına koydu getirdiği çiçekleri. Hep beyaz güller getirmişti ama bu seferki kırmızıydı. Benim adım atmamı bekliyordu artık. Mutlu görünecekti herkese. Bense içindeki yangını bilecektim ama her şey gibi hiçbir şey demeyecektim. Ben hızla mezarlıktan çıktım. Yoldan bir taksi çevirip evlerine doğru yola çıktım.
Evet kısa oldu biraz ama yeni bölüm soranlar için hemen yazdım. Geciktirdim biliyorum. Ama arkadaşlarımdan ayrılacağım ve zamanımı çoğunlukla onlarla geçiriyorum anca vakit bulabildim.
Bu bölümü de Onur'un ağzından okudunuz onun hislerini az çok öğrendiniz umarım beğenmişsinizdir.
Çağrı'yı öldürmemem için yorumlar geldi ama hikayenin geri kalan kısmı için bu gerekliydi yoksa bende istemezdim Çağrı'nın ölmesini.
Bu arada hikayede yazmam için güzel fikirler verirseniz, beğenirsem hikayede yer alabilir :D
Sizi seviyorum ♥
