Hızlı adımlarla kafeye girdik. Girerken kafenin adına baktım. ‘Kahve Gezegeni’ orijinal bir ismi vardı. Onur’la birlikte cam kenarında iki kişilik maslardan birine oturduk. Garson yanımıza geldi.
“Ne alırdınız efendim. “
“Ben sıcak çikolata alıyım. “ dedim Onur’a dönerek
“Bende mocha alıyım. “ dedi. Garson gittikten sonra,
“Bence birbirimizin zevklerini öğrenmek için uygun bir zaman. “ biliyorum erkekler bu tür şeylere önem vermezdi ama ne yapıyım onu iyice tanımak istiyordum.
“Çok saçma yanımda durdukça öğrenirsin zaten. “ dedi. Odun! İşte ne olacak.
“Siyah rengini çok severim, en sevdiğim yemek..ımm…patlıcan oturtma, en sevdiğim tatlı.. düşündüm de öyle bi şey yok ben her tatlıyı severim. “
“Kilolarından belli. “ Ah! Beni sinir etmek istiyordu, bunu gözlerindeki alaylı ve sinsi ifadeden anlıyorum.
“Beni sinir etmeye bayılıyorsun değil mi? “
“Evet. “ dedi masada bana yaklaşarak. Ne yapıyor bu çocuk? Kalbimin hızlı atmasına engel olamıyordum. Bu sırada garson geldi. Ah! Allah’ım şükürler olsun sana.
“Buyrun. “ diyerek sıcak çikolatayı bana uzattı. Buharı yüzüme gelecek şekilde yüzümü sıcak çikolataya eğdim ve kokusunu içime çektim.
“Berk’le ne kaç ay çıktınız ya da tıl mı demeliyim?” ne!? İyide ben Onur’a Berk’le çıktığımızı söylemedim ki.
“Şaşırma. Koridordaki kavganızda belliydi ama sadece emin olmak istedim, ve dün Berk’le konuştum. Önceden çıktığınızı söyledi. Hala sana karşı bir şeyler hissediyor, bunu anlaman için aptal olman gerekiyor. “ ne uzun konuşmaydı böyle.
“Aptal değilim, biliyorum. “ dedim sıcak çikolatamdan bir yudum alarak.
“Madem aptal değilsin onunla nasıl arkadaş olabiliyorsun? “
“Biz çıkmadan öncede arkadaştık, ayrıldıktan sonra aramızda belirli bir mesafe vardı zaten, hala da var. 11 yıllık arkadaşımı saçma bir sevgili olayı yüzünden bırakamam. “
“Saçma öyle mi? Şu an yaşadıklarımızda mı saçma? “ Ah! Beni yanlış anladı, ben öyle demek istemedim ki.
“Ona karşı hissettiklerimle sana karşı hissettiklerim bir değil. Ona aşıktım, onu sevdim, o benim ilk aşık olduğum, ilk çıktığım kişiydi ama kalbimde bir yerlerde onun doğru aşk olmadığını söyleyen bir şey vardı. Ben onu onun beni sevdiğinden daha çok sevmiştim, her şeye rağmen doğru olduğuna inanmıştım ama yanlışmış. Sana hissettiklerime gelince, berke olan o dürtü yok, ilk başlarda bana yaklaştığında tuhaf hissetsem de hiçbir zaman sennki kadar baskın olmadı. “ oh be! Ne uzun konuştum öyle. Sadece gülümsedi. Bu aynı uzun mesaj yazdıktan sonra ‘ok’ diye cevap yazan kişinin iticiliği gibi olmuştu.
“Ben senin doğrun muyum bilmiyorum ama sen benim doğrumsun, bundan eminim. “ dedi bana bakarak. Ben az önce iticilik mi demiştim, sanırım bu gece üç kulhu, bir Elham okumalıyım yoksa çarpılabilirim.
Utanarak başımı eğdim ve tek yudumda bütün sıcak çikolatayı bitirdim. Ah! Ağzım yanıyor. İşte ben bu kadar malım. Dilimdeki o tarif edilemez pürüz çok sinir bozucuydu. Onur’da mochasını bitirince hesabı kalktık. Ben çıkarken Onur hesabı ödüyordu. Hiç ‘yok ben öderim şeysine girmedim, zaten deseydim bile kabul etmeyecekti, bunu tüm dünya biliyor yani.
Birlikte tam okul kapısından girdik, zil çaldı. Telefonumun saatine baktım teneffüs zili çalıyordu. Kulağına eğilip.
“Damla’yla görüşülecek bir hesabım var onu görüşmeye gidiyorum. Sınıfta görüşürüz. “ deyip yanağına öpücüğümü kondurdum. Evet kızlar! Bunu ben yapmıştım.Ben, Helen DEMİRDAĞ. Yüzümün domates gibi olduğuna eminim. Kafamı öne eğerek oku binasına girdim. Hızla merdivenlerden çıkıp sınıfa girerken Damla’yla çarpıştık. Kolundan tutup kızlar tuvaletine sürükledim. Bütün kabinler boştu. Kapının arkasındaki anahtarı çevirdim ve kapıyı kilitledim.