Sabah bir tanecik (!) sevgilimin sesiyle uyandım. Ne Onur mu?!
“Hadi kızım be ne uykuymuş. Okula geç kaldık okula! “ deyip yorganımı üzerimden çekti. Bakışları çıplak gibi hissettiriyordu. Üzerime bakınca kalçamın hemen altında biten kıpkırmızı ultra kısa bir şort ve göğüslerimin yarısını ortaya çıkartmış fosforlu pembe T atletim vardı. Ev sıcak abi napıyım?
“Üstünü hemen giyin. “ dedi kesin bir ses tonuyla. Ah! Rezil olmuştum. İnanamıyorum ya! Kim dedi odama gir o da yetmiyormuş gibi yorganımı aç diye. Zaten uyumsuzdum. Acaba ‘uyumsuz’ filminde mi oynasam? Tamam küfür etmeyin, yeni kalktım sonuçta. Hızlıca yatağımdan kalktım banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Bacağım bu gün daha iyiydi. Yara bandının kötü bir görüntü oluşturmaması için siyah dar paçamı giydim. Üstüme beyaz ‘MEOW’ yazılı olan tişörtümü geçirdim. Makyaj masama oturup eyeliner çektim. Saçımı taradım ve doğal haline bıraktım. Akşamdan çanta falan hazırlamadım tabii, içine bir defter ve kalemliğimi koydum. Telefon ve kulaklığımı aldım. Son anda aklıma gelen siyah converselerimi giyip aşağı indim. Onur sıkılmış gibiydi tabii ki annemler ve Atakan gitmişti. Saate baktım 08:47’ydi. 15 dakika geç kaldık.
“Sonunda. “ dedi ellerini ceplerinden çıkardı ve kapıya yöneldi. Acaba ilk derse girmese miydik? Ders tarihti ve çok gıcık bir öğretmenimiz vardı. Geç kalanı asla ve asla derse almazdı. Anahtarlıktan anahtarımı ve askılıkta asılı siyah penye ceketimi alıp sevgilimin yanına gittim –ona böyle hitap etmek çok hoşuma gidiyordu.-
“İlk derse girmesek mi? “ ikimizde aynı anda aynı şeyi söyleyince çok komik olmuştu. Elimi balına koyup ‘bir kola, bir çikolata, bir çeyrek, bir altın. ‘ dememek için kendimi zor tuttum. Ne? Biz küçükken böyle yapardık. Kahkahalarımız birbirine karışıyordu. En sonunda gülmeyi kestik. Yandan yandan onu izlemeye başladım . beyaz tişörtünün üzerinde seçemediğim baskılar vardı. Üzerinde siyak ceketi altında sknny siyah pantolonu vardı. Ayağında ise beyaz spor ayakkabıları.
“Yandan yandan süzmene gerek yok direk bakabilirsin. “ dedi bana gülerek. Onu izlediğimi nerden biliyordu.
“Nereye gidiyoruz? “
“Okulun yanındaki kafelerden birinde oturmaya ne dersin? “ kafe demişken… damla’nın bu gün benden çekeceği vardı. Onur’a cevap vermediğim aklıma gelince hızla kafamı salladım. Bu sırada önümdeki kaldırım taşına takıldım. Tam düşecekken sevgilim beni belimden tuttu. Belimi hissetmiyorum arkadaşlar vatana millete hayırlı uğurlu olsun!
“Kendine zarar verme gibi bir alışkanlığın mı var? “
“Biz ona sakarlık diyoruz canım. “ dedim sırıtarak.
“Kabul ediyorsun yani. “
“Hikayelerdeki o ‘ben sakar değilim’ deyip sakarlığını kabul etmeyen kızlara mı benziyorum? Sakarım işte! “ fazla mı tepi verdim acaba?
“insanın kendini tanıması güzel bir şey tabii. “ dedi gülerek. Sen gülme ağabeycim, gül-me!
“Şu kafeye oturalım mı. “ dedim elimle dün Damlayla oturduğumuz kafeyi göstererek. Başıyla beni onayladı.
ÇOOOOOK KISA BİR BÖLÜM OLDUĞUNUN FARKINDAYIM. ASLINDA BÖLÜM HİÇ İÇİME SİNMEDİ AMA BEKLEYEN ARKADAŞLAR İÇİN YAZDIM. OLAYSIZ BİR BÖLÜM OLDUĞUNUNDA FARKINDAYIM, GEÇİŞ BÖLÜMÜ OLARAK KABUL EDİN...
- HELEN'İ O KAFEDE NELER BEKLİYOR? :D
XoXoXo