Duru
Şoför koltuğuna ben oturmuştum. Atakan üstüne başka bir tişört almış gibi görünüyordu. Yan koltuğa Atakan geçerken onun bir eliyle yaralı yerini tuttuğunu görünce aklıma birden Efecan'ın o hali gelmişti. Ağzından kanlar gelmişti. Ona kalp masajı yaparken o anlar gözümün önünden hızla geçip gitmişti. O anı aklımdan silmek için hemen gözlerimi kapatmıştım. Kendimi sıkıp başka bir şeyi düşünmeye çalışmıştım. Hatırlamak yok. Düşünmek yok. Derin bir nefes alırken boğuluyor gibi hissetmiştim. Bir daha asla böyle bir şey yaşamak istemiyordum.
" Önce bir hastaneye gidelim böyle olmaz." korkuyordum. Hem de deli gibi korkuyordum. Başıma sıkıp gitmek istememin en büyük nedeni belki buydu. O anıları silmekti. O çaresizliği içimden söküp atmaktı. Unutmak istiyorum. Direksiyonu sımsıkı tutmuştum.Bir kişinin daha benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum. Canım yanıyordu.
" Bir şey olmaz Duru küçük bir şey. Ben de doktorum biliyorum kendimi. Biraz halsizlik var bir şeyler yemem lazım. Bulursan yolda bir kahvaltı yapalım." Atakan başını pencereye doğru çevirmiş koltuğunu hafifçe geriye doğru yatırmıştı. Ona kısa bir bakış atmıştım. O iyi olacaktı. Bir daha aynı şeyi yaşamayacaktım. Bu sadece benim boş kuruntularımdı .Bence benim doktorluğumu ve korumalığımı yapmasa daha iyi olacaktı. O ne kadar çabuk benim yanımdan ayrılırsa o kadar iyi olacaktı.
" Bir an önce eski doktorluk hayatıma geri dönmek istiyorum sanırım." Atakan kendi kendine mırıldanırken ara ara ona bakıp yüzündeki kurumuş yaralar dikkatimi çekiyordu. Arabayı çalıştırıp yola koyulmuştum. Bir şeyler konuşmasını ve aklımı dağıtmasını istiyordum. Sadece konuşması yeterliydi.
" Babam istemeseydi bence asla bu işe girmezdin değil mi?" Bende bir şeyler sormuştum hemen. Şimdi gerçekleri konuşmaya başlamıştı.
" Niye rahat hayatımı bozayım ki Duru? Amerika'da bir hayatım vardı. Tabiki insan özlüyor. Tatile gelmedim sonuçta buraya.Yaralar Tabiki acı veriyor." Atakan derin bir iç çekmişti.
" Eve gideceğim ve onlara düzeldiğimi söyleyeceğim. Babamın korumaları çok. Sen olmasan da olur." kimsenin hayatını mahvetmeye hakkım yoktu. Özellikle bana sürekli Efecan'ı hatırlatan birine hiç ihtiyacım yoktu.
" Bu seninle ilgili bir durum değil Duru. Bu genel bir durum. Zaten eve gidince ilk işim bavulumu hazırlamak.Durukan amca uçak biletlerini ayarlamış." Atakan'ın gerçekten bıkkın bir ses tonu vardı.
" Benden çok çabuk sıkıldın galiba." Zorla gülümsemeye çalışmıştım. Gidecek olmasına sevinmiştim. Her şey daha iyi olacaktı.
" Çocuk bakıcılığı yapmak zor." Atakan'ın yan tarafta sırıttığını görmüştüm.
" Ben çocuk değilim." ona bağırdığımda başını bana doğru çevirip gözlerimin içine neşeli bir şekilde bakmıştı. Dudaklarında hala muzip bir gülümseme vardı.
" Tamam prenses sen ne dersen o." o patlak dudağıyla bana laf attığında bu kelimeyi onun ağzından duymak istememiştim.
" Bana prenses deme." yola konsantre olmaya çalışıyordum.
" Neden bu kadar öfkelisin sabah sabah? Sana bir şey mi yaptım? Bana karşı bir öfken var gibi?"onun sakin ses tonunu kulaklarımda işittiğimde sadece bir an içime hüzün çökmüştü. Sadece saçma bir şekilde rüyama girmişti. Ve bu beni rahatsız etmeye yetiyordu.
" Kahvaltı yapalım şurada." konuyu değiştirip arabayı kahvaltı yapacağımız yere çekmiştim.
Arabadan hızla inerken telefonumu alıp mesajlara bakmaya başlamıştım. Bir sürü mesaj vardı. Aralarında Aşkın'ın da mesajını görünce şaşırmıştım. İyi misin diye mesaj atmıştı. Beni düşünmesini istemiyordum. Kimsenin beni düşünmesini istemiyordum.