O kendi saçlarını düzeltmeye çalışırken bu sefer ben ellerimi uzatıp onun saçlarını düzeltmek istemiştim.
" Burada mı atış yapacağız?" merakla bunu sorduğumda başını onaylarcasına sallamış bana yardımcı olmak için başını eğmişti.
" Şurada içeride..." dedikten sonra eliyle küçük konteynerı göstermişti .
" Orası çok küçük değil mi?" şaşkın şaşkın ona bakmıştım. Orası küçük bir eve benziyordu.
" Hayır atış yapmak için çok güzel bir yer." Atakan gülümsediğinde onun gülümsemesini izledim. İstemsizce o gülümseyen dudaklarına öpücük kondurmak istemiştim. Ama kendimi tutmuştum. Saçlarıyla işim bittiğinde geri çekilmiştim.
Elimden tutup beni o küçük konteynera götürdüğünde birlikte içeriye girmiştik. Burası gerçekten küçük dizayn edilmiş tatlı bir evdi. Küçük bir mutfağı ve oturma odası vardı. Yatak bile vardı. Bilgisayar ve oyun konsollarını görmüştüm. Hatta masada kahvaltı için bir şeyler hazırdı.
" Önce kahvaltımızı yapalım.Ayakkabını çıkar girmeden." onun dediğini yaparken şaşkın şaşkın şaşkın içeriye bakmıştım.Yaşamak için şirin tatlı bir yer olmuş burası.
" Burada atış yapamayız ki?" merakımı bastıramamıştım.
" Ne demek atış yapamayız? Oyun konsolu bizi bekliyor." Atakan böyle söylediğinde şaşkınlıkla ses çıkarmıştım.
" Ben sana gerçek atıştan bahsediyordum!" ona sitemli bir şekilde biraz sesimi yükseltmiştim.
" Çocukların eline silah veremem.Tehlikeli şeyler. Silahlara dokunmanı istemiyorum." Atakan sonda birden ciddileşmişti.
" Atakan senden istediğim şey bu değildi. Bana yalan söylemen hiç hoşuma gitmedi." gidip ayakkabılarımı tekrar giyecekken Atakan önüme geçmişti.
" Hayatından silah kelimesini çıkarmanı istiyorum. Bir daha asla kendini korumak için çabaladığın bir dünya olmayacak anlıyor musun?" Atakan gözlerimin içine bakıp bir elini yanağıma koymuştu. Baş parmağıyla hafif hafif okşarken gülümsemişti. İşte kalbim yine hızlı hızlı atıyordu.
" Gez ye iç eğlen... Mutlu ol. Gülümse. Mutlu olmaya hakkın var. Sev. Sevil. Anladın mı beni?" içimi neden bu kadar rahatlatmak zorundaydı. Evet mutlu olmaya hakkım vardı. Biraz kendime gelmeye hakkım vardı.
" Bana yardım et lütfen..." mırıldandığımda bende bir elimi onun yanağına koymuştum. Onun yanağını okşarken o başını alnıma dayamıştı.
" Tabiki yardım ederim. Bana kendini bırak sadece.Mutlu olmak iste. Seni mutlu edeceğim." Atakan bir elini belime koyup beni kendine çektiğinde içimden bir heyecan akıp geçmişti.
" Teşekkürler. Şimdi bir şeyler yiyelim mi?" ama bir yanım hala kendini frenlemeye çalışıyordu. Ondan ayrıldığımda Atakan bir adım geri çekilip " Gel oturalım." demişti.
" Her şeyi hazırlamışsın." kahvaltı masasına bakarken o arkamdan gelip kollarını arkadan önüme doğru sarıp ellerini karnımda birleştirmişti. Sıcaklığı gerçekten çok hoştu. Onunla başbaşa kalmak beni korkutuyordu.
" Bugünü nasıl beklediğimi bilemezsin. Hadi gel yiyelim." dedikten sonra biraz öyle durup kahvaltı masasına geçmiştik.