Nisa
Sabah uyandığımda yanımda Durukan'ı görememiştim. Dün eve geldiğimde duş alır almaz uyuyakalmıştım. Günlerce uykusuzluk sonunda kendini göstermişti. Artık vücudum dayanamamıştı. Yaşım geçtikçe artık daha çok yorulduğumu hissediyordum. Boş boş dakikalarca tavana baktıktan sonra birden aklıma Atakan gelmişti.Apar topar yataktan kalkıp üstüme bir şeyler geçirirken odamdan hızla çıkmıştım.
" Durukan? Tunahan?" ikisine seslenirken etrafıma bakınıyordum. Mutfaktan sesler geliyordu. Esra çoktan gitmiş olmalıydı. Mutfağa yaklaştığımda Durukan'ı ocağın başında bir şeyler yaparken bulmuştum. Büyük bir ciddiyetle yumurtayı kırmaya çalışırken kabuğunu içine kaçırmış eliyle onu yumurtanın içinden almaya çalışıyordu. Bu haline istemsiz bir şekilde gülümsedim. Kabuğu alıp yavaşça çıkarırken ikinci yumurtaya uzandığında kapığın eşiğine dayanmış onu izlemeye devam etmiştim.
Anılarım gözlerimin önünden geçip gitmişti. Onunla arkadaşlığımız dostluğumuz mücadelelerimiz her şeyimiz çok anlamlıydı. Durukan beni fark ettiğinde bana doğru biraz vücudunu döndürmüştü. Bugün eşofmanlarını giymiş rahat görünüyordu. Bir an aklıma tekrar Atakan gelmişti.
" Atakan nerede?" diye sorduğumda arkamdan bir ses beni sıçratmıştı.
" Nisa teyze!" ses olarak hafif bozuk bir Türkçe kulaklarımda yankılanırken hızla arkamı dönüvermiştim. Gözlerimin önünde benden uzun hafif esmerleşmiş saçları yeni kısaltılmış yüz hatları oturmuş yakışıklı bir oğlan çocuğu belirivermişti.Bu bakışları tanıyordum. Ne kadar heybetli duruyordu. Gözlerime inanamamıştım. Bu bizim Atakan mıydı? Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında kollarımı hemen açıp onu birden kucaklamıştım.
" Yaşıyorsun! Eşek sıpası seni!" kokusu bile değişmişti. O kadar duygulanmıştım ki kelimelerle tarif bile edilemezdi. Onu hep evlatlık edinmek istemiştim aslında ama Durukan ona bir aile bulmuştu bile. O da bana sıkı sıkı sarılırken ağlamaya devam etmiştim. Sanki ağlamaya çok ihtiyacım vardı ve kendimi sonunda bir kez daha buna bırakmıştım. Kendimi tutmaktan yorulmuştum.
" Özür dilerim Nisa Teyze. Çok yoğundum. Bazı şeyler vardı yapmam gereken. Gerçekten hep seni görmek istedim. Hep. Seni nasıl özledim. Durukan amcayı da öyle. " bu yalanlara karnım toktu.
Ondan hızla ayrılıp gözlerinin içine ters ters bakmıştım." Özleyen insan yıllarca ortalıktan kayıp mı olur?"
Ondan yavaşça ayrıldığımda yüzüne doğru tekrar bakmıştım. Yolda karşılaşsam hayatta onu tanıyamazdım. Benden baya uzundu. Kendine iyi bakmış fit duruyor gülümsemesi insana mutluluk veriyordu. Ona bakınca kendimin gerçekten yaşlandığını hissetmemek imkansızdı.
Elini ensesine doğru getirip zorla gülümsemeye çalıştı." Nisa teyze bazı durumlardan dolayı işte... Ama artık buradayım. Bir ev tuttum size yakınlarda." Konuşmasında hala biraz bozukluk vardı ama bu onu tatlı gösteriyordu.
" Neden ev tuttun! Bizimle kalsaydın!" ona kızmıştım. Burada koskoca evimiz vardı. Ona bir oda açardık. Durukan'a ters ters bakmıştım. O da omuzlarını havaya kaldırıp el işaretiyle " Ben bilmem kendi istedi." deyince Durukan'ın işaret diliyle konuşması bir an beni tekrar duygulandırmıştı.
" Yok yok Nisa teyze. Ben kimseye yük olmak istemem. Alıştım yalnız yaşamaya." güzel bakışlarıyla gülümsemeye çalışırken merakıma yenik düşmüştüm.
" Nerden geliyorsun bu arada? Ailene ne oldu?" nasıl konuşacağımı bilememiştim.
" Ben Amerika'da doktor olmak için eğitim almaya gitmiştim. Üniversitemi yurtdışında okudum ve orada çalışmaya devam ettim aslında. Kendi bir düzenim vardı. Ama Durukan amca çağırınca kesinlikle hiçbir şey önemli değil. Hemen geldim." bir an gözleri hüzünlenince Duru konusuna girmeyeceğini anlamıştım. Benimle bu konuyu nasıl konuşacağını bilmiyordu.