Atakan beni eve bıraktığında annem ve babama selam vermek için benimle birlikte içeriye gelmişti. İçeriye girince mutfakta mükemmel bir kahvaltı masası bizi bekliyordu. Atakan'la birlikte mutfak kapısında yan yana durmuştuk. Annem ve babam ikimize bakmıştı. Onlar çoktan kahvaltıya başlamıştı bile." O Atakan ne bu şıklık? Hadi gelin kahvaltıya." annem onu görünce hemen selam vermişti.
" Duru'yu eve niye getirmedin akşam?" babam ters ters Atakan'a bakarken Tunahan ve Leila benim gözlerimin içine uzun uzun bakmıştı. Hatta Leila bana öyle bir gülüş atmıştı ki ne düşündüğünü anlamıştım.Gözlerimi devirip ona bakmıştım. Düşündüğü şey konusunda haklı olması bazen sinirlerimi bozuyordu.
" Uyuyakalmıştı. Rahatsız etmedim Durukan amca. Uyanınca getirdim."Atakan saygılı bir şekilde babama cevap vermişti. Kızın bana sarkıntılık yaptı diyemiyordu tabiki. Güzel bir beyaz yalandı. Babam anladım dercesine başını sallarken anneme bakışmıştı.
" Oturun hadi çocuklar. Kahvaltı yapın." annem masada yer ayarlamaya çalışırken gidip Leyla'nın yanına oturmuştum. Bugün çok tatlı pembe bir şeyler giymişti. Göbeği hafif çıkıyordu. Onu elimle sevip sağlıklı olmasını dilemiştim içimden. Atakan babamın yanına otururken babam onu şöyle bir süzmüştü.
" Yakışmış." Dedi. Babam gülümseyince gerginlik bir an geçmiş derin bir nefes almıştım. Atakan gömleğinin yakalarını düzeltirken onu inceliyordum.
" Sen almıştın. Giymek istedim." Atakan gülümserken babam onun başını hafifçe karıştırmıştı. Sanki ona bir farklı bakıyordu. Birbirlerini anlıyorlardı. Belki aynı zorluklardan geçmişlerdi.
" Baba hani bana?" Tunahan'ın bir an kıskandığını fark etmiştim.
" Sana daha ne alacak!" Leila şaşkın şakın Tunahan'a bakmıştı.
" Şu takım elbiseden bende istiyorum. Babamın bir Duru'su var zaten bir de başımıza Atakan'ı çıktı. Biz evlatlığız sanki." Tunahan'nın gereksiz kıskançlık krizleri başlamıştı.Ama bu çocuksu tavrı her zaman vardı. Efecan'dan da sürekli bir şeyler isterdi. Efecan'da ona hep abisi olarak daha güzelini verirdi. Bir an duygulanmıştım. Aklımdan ona araba aldığını gün gelmişti. Gözlerim dolduğunda Atakan o hüzünlü bakışlarımı yakaladığında derin sıkıntılı bir iç çekmişti. Ne düşündüğümü biliyordu. Kimi düşündüğümü biliyordu.
" Evet Tunahan zaten bak Durukan amcanın ismine ithafen özel seçilmiş isimler. Duru - Atakan'ın kan'ı Durukan. Sen evlatlıksın." Leyla böyle söyleyince masadaki herkes bir kahkaha atmıştı ama Atakan'la bir anda göz göze gelmiştik. Atakan sanki gülmek istememişti ama gülümsemesini bastıramamış o da otuz iki dişiyle gülümsemişti. Gülümsemek ona gerçekten çok yakışıyordu. Bu hayatta kime üzüleceğimi kime gülümseyeceğim bilemiyordum artık.
Babamda kendi ismini bir daha söylemişti " Duru- kan mantıklı bunu hiç düşünmemiştim." babam Leyla'yı onaylarken ona göz kırpmıştı.Dedelik duygularını daha yaşayamamıştı. Sürekli sorunla uğraşmaktan torununa çok ilgi gösteremiyordu.
" Atakan bir şey soracağım. Sen neden bizle görüşmeyi kestin? Küçükken bizim çocuklarla çok iyi anlaşırdın. Durukan amcan bir daha hiç seninle bizi görüştürmedi.Sende arayıp sormadın?" annem hep bunu merak ediyordu. Şimdi ortaya bir soru atmıştı. Aslında bende merak ediyordum. Keşke küçüklüğümde her şeyi hatırlayabilseydim. Babamla Atakan birbirine bakmıştı. Birbirlerine zorla gülümsediler.
" Durukan amca bir tercih yapması gerekiyordu sadece." Atakan zorla gülümserken çayından bir yudum almıştı.
" Ne tercihi?" merakla sormuştum.