Kar yağışı yeni yeni bitmişken, etraf tamamen beyaza boyanmıştı. Keskin soğuk bu yağışla biraz daha yumuşamıştı.
Ömer ile arabada oturmuş sigaramızı içerken sırtını kapıya yaslamış, beni sevgi dolu bakışlarla izliyordu. Aşktan çok, farklı güzel bir duyguyla bakıyordu.
Her hareketimi izliyordu.
"Bugün kar yağdığı için eğitim iptal olur mu?" diye sordum, buna ihtiyacım vardı.
"Bahçeyi kardan temizlersiniz, içerisi çamur olur muhtemelen bir de koğuşunuzu yıkarsınız." dedi gözlerini kısarak sigarasını içerken. Anında yüzüm düştü.
"O zaman biraz geç gidelim mi? Hasta olurum yoksa." kaşları havalandı.
"Sana bakarım ben, merak etme."
"Ya bakamazsan?" dediğimde sigaranın külünü arabanın içindeki küllüğe düşürdü.
"Benden başka kim bakacak?" dedi kafasını iki yana sallayıp göz kırptı. Turuncu filtreyi dudaklarına yaklaştırdı.
Cevap vermeye fırsat kalmadan araba sesi duyduğumda kafamı arka cama çevirdim, Ömer'in birkaç kere gördüğüm özel, hususî siyah lüks aracı beyazlığın içinde tek siyah renk olarak bizim olduğumuz kısma geliyordu.
"Akif geldi." dedi sakince, bitmiş olan sigarasini küllüğe bastırdı.
"Yine sinirimi bozacak, keşke ikiniz tek buluşsaydınız." diye söylendim.
"Merak etme, bulaşmaz."
O sırada aklıma gelen soruyla tedirgince ona döndüm, bunu yapmayacağını biliyordum ama sormak istiyordum.
"Bizi biliyor mu?" kapıyı açmadan önce bana kısaca baktı.
"Hayır, sen de çaktırma." keskin bir dille uyardı. Kafamı salladım.
"Arabadan çıkmayacağım ben." dediğimde kapıyı kapatmak üzereyken bana baktı ama bir şey demedi.
Kapıyı kapattığında aracın içi sessizleşti. Bir sigara yakıp hemen önümde duran üniformalı adamı izledim. Elini cebine koymuş, arkadaşının arabadan çıkmasını bekliyordu.
Bizim aracın hemen önünde duran siyah lüks arabanın kapısı açıldı ve ilk başta siyah bir mont giymiş Akif'i gördüm. Dışarı çıkar çıkmaz Ömer'e kafasıyla selam verdi, ardından kendi kapısını kapatıp arka koltuğu açıp iki tane market poşeti çıkardı.
Karların arasında çevik bir hareketle yürüyüp Ömer'in yanına geldiğinde poşetleri tek eliyle tutup diğerini Ömer'e uzattı ve elini sıkıp kafalarını tokuşturdular.
"Arabanın ruhsatını bulamadım."
"Torpido gözünde, en altta." dedi Ömer, seslerini boğukta olsa duyuyordum.
"Baktım oraya da göremedim, neyse giderken bir daha bakarım." dedi Akif, göz ucuyla bana doğru baktı ama ardından yine Ömer'e dönüp poşeti gösterdi. "Bir şeyler aldım, oturduğumuz yerde içeriz."
"Eski usul diyorsun."
"Olma mı?" diye sordu Akif, samimi konuşuyordu ama neşeli değildi. Bir soğukluk vardı aralarında ya da hava dondurucu diye bana öyle geliyordu.
"Olur, olur." dedi Ömer yaslandığı yerden ayrılıp benim kapımın önüne gelirken. Kapımı açmadan yeşilleri yüzüme değdi, ardından hiç beklemeden kapıyı açtı.
"Akif bir şeyler getirmiş, gel."
"Yok, canım bir şey istemiyor." dediğimde Ömer beni dinlemeden kolumdan narince tuttu.
