80- SARI HUYSUZ

48.8K 5.1K 3.7K
                                    

Lambaları kapatmış, sadece televizyonun ışığıyla aydınlanıyordum. Ne zaman kendimi depresyona sokmak istesem kendimi bu pozisyonda buluyordum.

Saat on olmuştu ve kapım hiç çalmamıştı. Canım sıkılıyor, düşüncelerim boğuyor, duvardan duvara çarpıyordu bu durum beni.

Hayatımı nasıl düzene sokacağımı bilmiyordum, üzene sokmayı denemiştim ama üzene karşı hâlâ hislerim olduğunu fark edince yeniden kendimi depresyonun eşiğinde buldum. Koskoca adam, depresyona giriyordu.

Ve ben bu haldeyken çok huysuz olurdum.

Sıcak havaya rağmen üzerime ince bir pike çekmiş, koltukta uzanır pozisyonda duruyordum. Telefonun ekranını açıp, son arananlardan Sivaslıyı bulup aradım. Bu çocukta tüm gün benimle uğraşıyordu.

İkinci çalışta açtı.

"Efendim hayatım?" dedi bıkkın bir sesle, daha yirmi dakika önce konuşmuştuk.

"Napıyorsun?" dedim telefonu yastığa koyup, kafamı yaslarken.

"Valla yengen çay yapmış, bir film açtı onu izliyoruz." diye vurguladı, yani beni rahat bırak diyordu. Ama bugünlük beni idare etmek zorundaydı.

"İyiymiş, bugün ne yaptın?"

"Erdal zaten günüm seninle geçti, biliyorsun ne yaptığımı. Fırıncıyla konuşmama bile şahit oldun." dedi, evet üç tane ekmek aldığında neden o kadar aldın ya diye sorguladım.

"Olsun, belki başka bir şey yaşamışsındır."

"Ya bu kumam niye bizi rahat bırakmıyor?" dedi yenge hanım yalancı bir sinirle, ardından telefona yaklaşıp bana seslendi. "Bırak artık kocamı sarı kedi."

"Asıl sen benim arkadaşımı bırak." dedim huysuzca. Sivaslı kahkaha attı.

"Kuduruyorsun değil mi? Bak benim yanımda, sarılıyorum sıkıca." dedi ve ona sarıldığını hışırtıdan anladım.

"O kollarını hemen üzerinden çek." şakayla karışık, uyarı dolu sesimle konuştum.

"Ben mi hamileyim sen mi belli değil Erdal." dedi yenge kahkaha atıp.

Telefon yeniden Sivaslının eline geçti.

"Bana güzel bir şey söyle, kudursun." dedim Sivaslıya.

"Seni seviyorum sevgilim." dedi gülerek.

"Yaaaa..." dedi yenge arkadan isyan ederek.

"İyi oldu," dedim gülerek.

"Tamam hadi kapatıyorum ben." dedi Sivaslı, karısıyla ilgilenecekti tabi.

"Öptüm o zaman, istediğin yerden."

Boğazını temizledi, güldüm. Salak.

"Hadi görüşürüz kardeşim, yoluna bak." dedi ciddileşen sesiyle.

"Salak." dedim, keyfim yerine gelmişti. "Görüşürüz."

"Ayıp." dediğinde bir daha güldüm ve telefonu kapattım. Birazda olsa keyfim yerine geldi.

Telefonu kenara koyduğumda zil çaldığında kalbim tekledi. Üzerimden çarşafı attım ve ayağa kalktım. Yukarı sıyrılmış beyaz tişörtümü aşağı çektim ve oturmaktan uyuşan bacaklarımla kapıya ilerledim.

Kapıyı açtığımda karşımda elinde poşetlerle duran Ömer'i gördüm, üzerinde siyah gömlek altında da siyah kumaş pantolonu vardı. Eskiden daha güzel giyiniyordu bu çocuk, şimdi sadece ağır abi gibi takılıyordu.

"Elim dolu, kapıyı kapatmaya kalkma." dedi, zaten yeltenmedim bile.

"Onlar ne?" diye sordum burun kıvırıp.

"Yemek getirdim, bir de buzdolabı alışverişi yaptım. Yeriz diye." diye ekledi.

"İstemiyorum." dedim o içeri geçerken.

Aldırmadı, içeri yürüdü ve direkt mutfağa ilerledi. Peşinden küçük küçük gittim, mutfağın ışığını açıp poşetleri masaya bıraktı.

Gidip buzdolabını açtı ve içindeki iki yumurta, bir reçel, salça ve tarihi geçmiş bezelye vardı. Uyandığım için kafamı başka yöne çevirdim, Ömer saniyelerce dolaba baktı ve ardından bana döndü.

"Umarım bir kabus görüyorumdur." sesi değişik çıkıyordu.

"Yok işte," dedim sandalyenin ucuyla oynarken. "Gördüğün gibi."

"Kurban olduğum," aniden, ondan ilk defa duyduğum bu hitapla içim titredi. "Sen bana bunu neden yapıyorsun?"

Kafamı kaldırıp ona baktım, çok fazla üzgün duruyordu.

"Bu ne Erdal?" dedi şimdi sinirlenmişti. "Lan sen nasıl kendine bakıyorsun?"

Üzerime yürüdüğünde tepki vermedi, elini kaldırmış hesap soruyordu. Dolabım boş olduğu ve kendime bakmadığım için.

"Her şey yeni bitti, yoksa dolap ağzına kadar doluydu. Merak etme kendime bakıyorum ben."

"Siktir lan ordan," dedi aniden. "Bok bakıyorsun."

"Sakın bana kızma." zaten duygusaldım her an ağlayabilirdim.

Sıkıntılı bir nefes aldı ve ardından öfkeyle poşetlere yöneldi. Poşetleri alıp dolabın önüne geçti, söylenerek poşetten çıkarıp içine koydu. Ardından gömleğinin kolunu biraz daha yukarı sıyırdı.

Sırtımı duvara yaslayıp onu izledim, dolap doldukça doluyordu. Zengin dolabından hallice olmuştu.

"Yemeğini ye." dediğinde görmese de kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Alt sokakta lokantada yemek yedim, tıka basa. Doydum şimdi yiyemem onu." dedim, gerçekten acayip derecede yemiştim.

"İyi, gece yersin acıkırsan." hâlâ sinirliydi manyak.

İşini tamamlayıp dolabı kapattı, ardından bana döndü. Gözlerimiz buluştuğunda birbirimize sinirle baktık.

"Yürü içeri." dedi Ömer kafasıyla salonu gösterdi. "Yaramaz."

"Git artık, sevgilim gelecek." dedim elimi duvara yaslamış, sırıtmı da onun üzerine yaslamıştım.

"Burdayım zaten." dedi umursamazca yanıma gelip kolumdan tuttu ve beni içeri çekti.

"Hayaller aleminde yaşıyorsun." ona itiraz etmeden peşinden gittim.

"Aynen, aynen." dedi yarım saattir uzandığım koltuğa geçip otururken. Bileğimi bırakmadı, zorla çektim. Yanına geçip oturdum, şimdi ikimiz dümdüz önümüze bakıyorduk.

"Öpeyim mi biraz?" diye sordu.

"Hayır." istiyordum.

"O zaman sarılıp uyuyalım biraz."

Cevapsız kaldım, net cevap vermek istemiyordum.

"Yatakta mı burda mı?" yatağım büyüktü, uzak durmak zorunda kalacaktım.

Cevap vermeden pikeyi kaldırdım ve kendi tarafıma uzandım. Mesajı aldı, ayağa kalkıp kemerini çıkardı, ardından pantolonunu çıkarıp baksırı ile kaldı.

"Git dolabımdan eşofman al." dedim, çıplak durması kötüydü.

Gömleğinin düğmesini çözerken odama gitti, bir dakika kadar sonra üstü çıplak altına da bir gri eşofman giymiş vaziyette yanıma geldi. Pikeyi kaldırıp yanıma uzandı, koltuğa uzandığı an yan tarafa ağırlık çöktü.

Aşina olduğum kokusu burnuma doldu.

"Televizyonu kapatayım mı?" diye sordu, ekranda yabancı bir film oynuyordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım, yine bir şey demeden bana döndü.

İzin istemeden beni kendine çekip, kafamı göğsüne yasladı. İtiraz etmedim, elimi göğsüne koydum. Saçımdan öptü, kokumu içine çekti.

"İyi geceler sarı bebeğim." dedi.

"İyi geceler."

Huzurla uyuyabilecektim.

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin