43- GÖKHAN KOMUTAN

61.1K 5.5K 2.3K
                                    

Kurunun yanında yaş yanıyor, bu soğukta vücudumuz jilet kesiği gibi soğuk ayazı titreyerek karşılıyordu.

Hayır, ben sevgilimin yanında öpüşüyordum bu konularla uzaktan yakından alakam yoktu ama sabahın köründe kargalar bile bokunu yemeden, ıslak zeminde şınav çekiyorduk.

Daha hava bile tam olarak aydınlanmamıştı!

Şafak vaktinde, sadece bizim koğuştan oluşan şınavcılar, başımızda duran Gökhan ve Ömer komutan bahçede korku filmi çekiyorduk sanki. Korkunç karakterlerde bu iki komutandı.

Tabi benim sevgilim diğer askerlere olmasa da bana içi giderek bakıyordu, hasta olacağımı bildiği için endişeliydi. Herkese sert sert bakarken bana dönünce yeşilleri endişeyle parlıyordu.

"Bir!" diye bağırdı Gökhan Komutan. Kaçıncı 'bir' olmuştu hatırlamıyordum bile. Kemiklerim sızlıyordu artık, soğuktan yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

"Öldüm." dedi Erzincalı, ikinci şınavı çekerken öfkeyle kasıldım.

"Sus lan pezevenk, her şey senin yüzünden oldu zaten." Antalya'lıyı korkutma planı ondan çıkmıştı.

"Ulan hadi sizi anladım, benim ne alakam vardı? Sese kalkıp bakmıştım sadece." dedi Sivaslı bizden daha dinç ama öfkeli bir şekilde komutanın istediğini yaparken. Onun harbiden bir alakası yoktu, sesleri duyunca uykulu uykulu cezanın üstüne gelince komutan onu da harcamıştı.

"Kendi aranızda konuşmayın lan!" diye bağırdı Gökhan Komutan. Bu komutanların hepsi şerefsiz oluyordu sanırım.

İkisi beraber sinirle sigara içip başımızda dururken güneş artık tamamen kışlayı aydınlatıyordu. Kalk saatimiz gelmek üzereydi.

Gücüm kalmadığı sırada başka tarafa bakan Ömer'e bakındım, bir dakika kadar sonra gözleri bana değdiğinde 'yeter' diye mırıldandım. Yerinden rahatsızca kıpırdandı, yüzü ifadesizdi ama komutu almıştı.

Birkaç dakika sonra cezayı bitirdi, ulan madem böyle bir etkim vardı neden önceden kullanmamıştım ki...

"Anam anam anam." millet yerden kalkarken acıyla inliyorlardı.

"Bir daha saygısızlık yaptığınızı görürsem, sabahtan akşama kadar sürer bu ceza." diye bağırdı Gökhan Komutan. Üzeri sivil olduğu için hiç komutan gibi gelmemişti ama oysa Ömer'in ikizi gibiydi pezevenk. Aynı sert mizaç, benzer acımasızlık.

"Emredersiniz komutanım." bağırmadan, yorgunca konuştuk. Tabi Gökhan buna bir şey demedi, ters ters baktı ve ardından Ömer'e asker selamı verip binaya ilerledi.

Askerler bir bir dağılırken kalabalık oluştu, bundan faydalanıp Ömer'e biraz yakın durarak binaya yürümeye başladım. Yanından geçip giderken dudağımı büküp baktım, alt dudağını ısırıp kıyamıyormuş gibi baktı. Öyle bir yüz ifadesi vardı ki 'kim küstürdü lan bunu' diye bağıracaktı sanki.

"Sarı bebe, bir de ben seni yormayayım. Düzelt şu ifadeni..." boğuk, kimsenin duyamayacağı bir şekilde söylendi. İçi gidiyordu şerefsizin.

Dikkat çekmemek için hiç durmadan devam ettim, koğuşa girdiğimde Antalyalının kendi ranzasında üzgün gözlerle koğuşa girenlere baktığını gördüm. Komutan ona ceza vermemişti, ne kadar itiraz etmek istese de.

"Oh, otur otur sen. Bizim ebemiz sikildi." dedi Şırnaklı, bizden daha büyük iki çocuklu bir abiydi.

"Karışmayın çocuğa onun bir suçu yok." dedim yatağıma geçerken.

Cinli olaylar anlatıp, çocuğu korkuturlarsa o da elbette ortalığı birbirine katardı. Bir de küçükken böyle olaylar yaşadığını korka korka söylemişti komutanlara. Bize göre saçma gelse de o çok korkuyordu. Travması vardı.

"Tamam Sarı Komutan, emrin olur." Şırnaklı alayla söylendi ve kendisini yatağına bıraktı. Ters ters baksam da ağzımı açmadım.

"On dakikaya kahvaltı saati başlayacak, uyumayın." dedi Sivaslı bir sandalye çekmiş, kendi koğuşu yerine bizimkinde dururken.

"Lan Sivaslı, sana güldüğüm için daha fazla ceza yedik." dedi Erzincanlı anam anam diyerek yatağına otururken. Diğer yandan it gibi sırıtıyordu.

"Siz orospu çocuğusunuz oğlum, ne olduğunu anlamadan şınav çekmeye başladım. Hayır komutana bu koğuştan değilim desem, burda ne işin vardı o zaman pezevenk der iki katı ceza verirdi." yorgun sesiyle konuştuğunda güldüm.

"Gökhan Komutan en çok seninle, şu piçe sinir oldu." dedim elimle Erzincalıyı gösterirken.

"Yav onun da anasını sikerler, adam daha dur bismillah yeni geldin, ne bu ceza merakı. Sana ne bizim cinimizden abi?" dedi Erzincalı gözleri kapalı bir vaziyette.

"Onlardan bahsetmeyin!" Antalya'lı öfkeli ama saklayamadığı korkusuyla sesini yükseltti.

"Bağırma bağırma, tamam. Gelecek yine Gökhan Komutan." Sivaslı susturdu herkesi.

"İnşallah çarşı izinlerini iptal etmezler." dedi Diyarbakırlı.

"Yok be, o kadar da değil."

Onlar konuşurken üzerimi bile çıkarmadan yatağıma yayıldım, gözlerimi kapattım. Ne olursa olsun yarın Ömer'in evine gidip iyi bir duş almam gerekiyordu yoksa kemiklerimin ağrısı geçmezdi.

***

Gençler herkes Antalyalı olsun demiş, siz diyorsanız ışık içinde bir bokluk olabilir bu yüzden Antalyalı ile olmayacak...

Şaka şaka....

Yani şu şaka değil, Antalyalı ile yapmayacağım çünkü Erdal zaten çok nazlı biri ve aynı kitabın içinde ikinci nazlı karakteri yazamam. Bir numarası kalmaz, komutanlar alem yaparken ikisi birbirine sarılıp ağlayacakmış gibi cringe sahneler aklıma geliyor...

Bu yüzden onu başkasıyla yapacağım

Sivaslı ya da Erzincanlı olacak. Birkaç yerde evliler diye bahsetmiştim onları sileceğim hanım yerine annem, çocuklar yerine yeğenler diye değiştirecem zaten hikayede çok büyük değişiklik olmaz çünkü Erdal ile shiplemeyin diye böyle bir önlem almıştım.

Bir şeyler düşündüm, hangisiyle olacağını da yavaş yavaş planlarım.

Ara bölüm olsun diye attım.

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin