Medya: Melih
Askeriyeden sonra ilk defa kendi paramı kazanmak için bir işe gelmiştim ve sonunda kendim gibi hissediyordum.
Evde durup Ömer'i beklemek bir zaman sonra gurur kırıcı olmaya başlamıştı hele ki sabah bıraktığı parayla dışarı çıkmak yetersiz hissettiriyordu. Ne kadar sevgilim olsa da, benim karakterim böyle değildi.
Şimdi ise özel bir gazetede, dergide haber yazıcılığı yapacaktım, çoğunlukla siyasi haberleri alıp tarafsız olmaya çalışacaktım. Artık ne kadar olursa. Ömer olmasa buraya girme ihtimalim yoktu ama kendimi burada geliştirip daha sonra farklı bir iş bulabilirdim.
Binadan içeri girdiğimde gergindim, ilk gittiğim yerlerde her zaman böyle gerilirdim ve daha sonra ortamın samimiyetine göre kendimi salardım. İki metre bir adam olarak bu kadar duygusallık ve utangaçlık garip duruyordu ama elimden gelen bir şey yoktu.
Dün arayan asistanın dediğine göre ikinci kata çıktığımda klavye tuşunun, telefon ve konuşma seslerinin yoğun olduğu, büyük alanda bir çok masa ve çalışan vardı. Hepsi ciddiyetle bilgisayar ekranına bakıyordu, ortam eski yıllardaki gazete yazılarının çıktığı o atölyeye benziyordu. Hoşuma gitmişti ama yine de gergindim.
Onların resmi ve jilet gibi giyimlerinin yanında siyah kargo pantolon, beyaz tişört ve üzerine açık yeşil gömleğim bariz bir şekilde sırıtıyordu ama umursamadım.
Allah'ım Ömer'i özlemiştim daha ilk saniyeden, keşke şu an koltukta oturup birlikte film izlediğimiz akşama geri dönseydik.
Ya da velim gibi iş yerine bırakıp kontrol etmeyi istediğinde kabul etseydim, yanımdaki varlığı bile huzur teşkil ediyordu.
"Erdal Bey?" ismim telaffuz edildiğinde kafamı çevirip arkama baktım, elinde bir dosya olan ve benim tarzımda giyinen genç bir kız duruyordu.
"Merhaba." dedim gülümseyerek, kız bana öyle samimi gelmişti ki kasıntılıktan uzak bizden biri gibiydi.
"Merhaba, tam saatinde geldiniz." dedi gülümseyerek. "Buyrun, Mehmet Bey sizi bekliyor."
Sadece nazikçe kafamı salladım, elimle önden gitmesi için yol verdim. Kibarca gülümsedi, peşinden gittim. Bir kapının önüne geldiğimizde durduk.
Kapıyı tıklatıp açtı.
"Mehmet Bey, Erdal Bey geldiler." dedi kız, odanın içine göz ucuyla baktığımda iki kişinin misafir koltuğunda, Mehmet'in kendi koltuğunda oturduğunu gördüm. Melih ise ayakta duruyordu.
"Gelsin, o kim o da gelsin." adam bıkmış bir şekilde konuşunca içeri girmek konusunda tereddütte kaldım. Ama bakışlar bana döndüğünde mecburen odadan içeri girdim.
Melih pis pis sırıtıyordu.
"Ha canım sen ne istiyorsun?" dedi alnında ter birikmiş, hafif kilolu orta yaşlardaki adam. Sorusunu cevaplamadan yanda duran beyaz dikdörtgen bezle alnını sildi.
"İş görüşemesi için gelmiştim, dün akşam onaylandığı söylendi bu yüzden geldim." dediğimde kaşlarını çattı.
"Kim bu sarı, devrimci kılıklı adamı işe aldı lan?" diye sordu misafir koltuğunda oturan adamlara. Hepsi birbirine baktı ama bir şey demedi. Yeniden bana döndü mavi gözleri.
"Hangi bölüm için alındın?"
"Gazetede ve dergide haber yazarlığı." dedim garipseyerek.
"CHP'li misin sen?" diye sordu ardından.
"Evet?" dedim, tamam işe alınırken çok kez siyasi partiler karşıma çıkıyordu ama adam öyle bir soruyordu ki sanki sağcı bir partinin odasını basmıştım.
"Ulan kim aldı bunu buraya?" diye mırıldandı kendi kendine, sinirlenmişti. "Kimin referansıyla geldin?"
"Ömer Özçelik." dedim sadece, kavga etmeye meyilliydim artık.
"Ömer Komutan mı?" diye sordu hayretle, kafamı salladım.
"Bizim MHP'li, ülkücü reis Ömer Komutan?" dedi misafir koltuğunda oturan, siyah kazaklı adam.
"Yav niye bu kadar soruyorsunuz? Tarafsız gazete değil misiniz siz?" işte şimdi sinirlenmeye başlamıştım. Ulan Ömer eve gidince üç hilali götüne sokacaktım senin.
"Ben senin tarafındayım yoldaş." dedi Melih aniden, gülerek yanıma geldi ve bir anda kolunu omzuma dolayıp sırtımı patpatladı. Dalga geçiyor gibiydi.
"Melih şerefsizi senin şakalarından biri değil di mi bu?" dedi Mehmet Bey sinirle, yanımdaki çocuktan pek hoşlanmadığı ve alnında biriken terlerin bu çocuktan dolayı olduğunu direkt anlamıştım.
"Yoldaş," dedi bana dönüp. "Bana şerefsiz dedi, hemen bunu habere yaz. Tarafsız gazeteci Mehmet Demirkan, solculara şerefsiz diyor diye."
Gülerek anlattığı şeyi kaşlarım çatık bir vaziyette dinledim ve ardından ona yakın olan kolumu kaldırıp, kolunu indirdim omzumdan. Hiç aldırmadan gülmeye devam etti.
Misafirler ona gülmeye başladığında, nasıl bir yerde olduğumu düşünmeye başladım.
Adam sıkıntılı bir nefes alıp gömleğinin yakasını biraz çekiştirdi, ardından bilgisayara bakıp klavyeden bir şeyler yazdı.
"Ömer Komutan'ın emriyse bir bildiği vardır." dedi adam kendi kendine mırıldanıp. "Melih, sen beyefendiye çalışacağı masayı göster."
"Hemen..." dedi hay hay dermiş gibi, arkamızda duran kapıyı bir adım geriye atıp açtı ve ardından zarif olmaya çalışarak yüzündeki piç gülümsemeyle bana yol verdi.
Birkaç saniye ikilemde kaldım ama ardından sıkıntılı bir nefes alıp dışarı çıktım. Birkaç adım attığım sırada kapı arkamdan kapandı, Melih önden önden yürümeye başladı.
"Solcu birinin geldiği iyi oldu, bana arkadaş olursun." dedi yüzüme bakmadan konuşurken.
"Herkes sağcı mı burda?" dediğimde elini arkaya bağladı, etrafa bakışlar attı.
"Burda solak olanları bile kapıdan içeri almazlar." dedi yürürken bana dönüp, tek kaşını kaldırdı gülerek. "Hatta yer tarif edilirken bile soldan gidin denmez, sağın tersi yönüne gidin derler."
"Abartma amcık." dedim gözlerimi devirecek gibi olurken. Ardından ettiğim küfürle gözlerim irileşti. "Pardon."
Tabi özür dilememe fırsat bile kalmadan kahkaha attı, gülüşü samimiydi. Hatta hep gülse daha iyi olurdu.
"Seni sevdim solcu." dedi sadece, cevap vermedim.
Toplu masaların en sonuna vardığımızda benim çalışacağım masanın yanına geldiğimizde çenesinin ucuyla gösterdi. Evet burada biraz daralabilirdim ama önemli değildi devam edebilirdim herhalde.
Tabi akşam gidip Ömer'e beni nasıl sağcıların arasına soktun deyip kendi silahıyla onu vurup, ölümüne sebep olduğum için kendi kafama sıkmazsam.
"Yanına bir asistan yollayacağım, o sana yapacağın şeyleri anlatır." dedi Melih, ardından yüzüme bakmadan masama ufakca vurdu. "Haydi kolay gelsin yoldaş."
O gittiğinde arkasından uzun uzun bakındım, ne biçim yere düşmüştüm böyle?
***
Melih Bey takımı???