Çayımı yudumlarken bok yoluna giden hayatıma efkarlanıp bir sigara daha yaktım.
Dün akşam o gittikten sonra dakikalarca boş kapıyı izlemiş, daha sonra gelen telefonla işe alınmadığımı öğrenmiştim. Aşk hayatım, iş hayatım ve ruh halim hepsi mahvolmuştu. Ata ile o anlamda konuşmama kararını da dün gece almıştım.
Daha fazla onu üzmek istemiyordum, zaten bunun olacağını daha ilk denemeye karar verdiğimizde biliyordum ama bir ihtimal severim diye denemek istemiştim. O da farkındaydı.
Bakiyem ise sıfıra inmek üzereydi, yakında Holmes'a mama alacak param bile kalmayacaktı. Bu yüzden kendi bölümüm haricinde herhangi bir işe girip çalışmak zorundaydım.
"Ne dertli dertli düşünüyorsun?" dedi Fatih.
"İş bulmam lazım." dedim sıkıntıyla. "Sağda solda etrafına bakın sende, haber ver bana."
"Yav iş kolay, bulunur merak etme." dedi Fatih.
Derin bir nefes aldım, evet iş kolaydı ama senden hoşlanan biriyle konuşmama kararı almak ve onu açıklamak daha zordu. Ata'nın gelmesini bekliyordum, dün akşam birkaç mesaj harici konuşmamıştık.
Çayımdan bir yudum aldığım sırada dışarıdan bir dolu gürültü geldi, kavga sesleri gibiydi. Kaşlarım çatıldı, bardağı masaya yavaşça bırakırken mekanın içinde herkes bu seslere dikkat kesilmişti.
"Noluyor lan?" dedim anlamsızca.
O sırada mekana doğru koşan Ferdi ile kaşlarım daha da çatıldı. Telaşla kapıyı açtı, nefes nefese kalmıştı. Kapı açıldığında sesler daha çok gelmeye başladı.
"Ata, ülkücülerle kavga ediyor." dediği anda hepimiz ayağa kalktık bir küfür savurup. Masanın önünden dolanıp büyük adımlarla kapıya ilerledim.
"Amına koyayım niye?" diye sordu Baran.
"Ne bileyim..." dedi nefes nefese. "Ömer'e yan bakmış."
"O nasıl kavga sebebi lan?" dedi Fatih anlamsızca söylenip, ona zıt bir şekilde koşar adım yürürken.
Mekandan bir grup halinde çıkıp Ülkücülerin mekanının önüne geldiğimizde herkes birbirine girmişti, bizden beş kişi varken onların çoğu dışarıdaydı.
Gözlerim Ömer'e takıldı, Ata'nın üzerine çıkmış çenesi kasılmış bir vaziyette yüzünü yumrukluyordu. Onda hiçbir hasar yokken Ata'nın ağzından kan geliyordu.
"Lan!" diye bağırdım hızla oraya ilerlerken. "Bozkurt!"
Aynı üniversite zamanında olduğu gibi ona seslenirken, bir an dejavu olmuştum sanki. Tek değişen şey Ömer bana değil Ata'ya dalmıştı.
Ömer kafasını kaldırıp deliye dönmüş yeşil gözleriyle baktı, bir yumruk daha atıp ayağa kalktı. Boynundaki künye sallanıyordu, siyah gömleğinin üç düğmesi açıktı ve boynu terlemişti. Uzamaya başlayan saçları da hafifçe nemli görünüyordu.
Ayağa kalktığında Ata hemen kendini toparladı, bizden biri gidip onu kaldırırken adımlarımı durdurmadan uzunca boyuyla karşımda duran Ömer'e yaklaştım
Yakasından tuttuğumda öfkeyle yüzüme bakıyordu, normalde yakasını tuttuğum anda bileğimden tutup kafasını yüzüme gömmesi gerekirken kollarını iki yana serbest bırakmış beni izliyordu.
Herkes kavgaya karışmışken, kendine düşeni dövüyordu millet. Payıma hep Ömer düşerdi, onun payına da ben.
Dişlerimi sıkıp yüzüne okkalı bir yumruk attığımda kafasını yana düştü. Anında çevirdi ve inatla yüzüme bakmaya devam etti. Hiçbir şey yapmıyordu.
