Arkadaşlığın en önemli kanunu, saçma bir şey yapacak olduğunda arkadaşının sana dur demesi değil, nasıl yapacağız diye sormasıdır bence.
Yaptığımız saçmalık çok uçuk değildi, şehirden biraz uzakta yeni açılmış güzel bir restoranda yemek yemeye gelmiştik öğle arasında. Sırf buranın yemeği beğeniliyor diye.
İş yerine geç kalma riskini bile almıştık, toplasan on dakika kadar geç kalırdık belki ama bu sıkıntı değildi çünkü masanın üzerindeki yarıdan çoğu bitmiş yemekler, on dakikalık gecikmeye bedeldi.
"Doydum ama biraz daha yemek istiyorum." dedi Melih sigarasını içerken, diğer yandan çayını içiyordu.
"Daha nerene yiyeceksin öküz?"
"Oğlum valla çok lezzetliymiş, bu kadar iyi beklemiyordum." dedi beni ikna etmek için ciddi bir ifadeye bürünüp. Güldüm ve sigaramdan bir duman çektim.
"Güzel harbiden, haftasonu bir daha gelelim rahat rahat." dediğimde kafasını salladı.
"Ömer'i de getir, o da beğenir bence." dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Kendi yaptığı yemekler harici beğenmez." çok seçiciydi, sadece ben yaparsam ne olursa olsun yerdi onun dışında anasının yemeklerinde bile seçicilik yapıyordu.
Kurban olduğumun itini yine özlemiştim.
"Doğrudur." dedi yalnızca, o sırada hesap geldi.
Garson gülümseyerek yanımızdan ayrıldı, adisyonu parmağımın ucunda tutup uçuk fiyata baktığımda bir ıslık çaldım.
"Parası da iyiymiş ha." dedim kenara bırakıp.
"Ben ödeyeceğim." dedi elini cebine atarken.
"Siktir lan." dedim cüzdanımı çıkarıp.
"Boş konuşma." diye mırıldandı meşgul bir sesle. Ardından bir küfür savurdu ve ayağa kalktı, baktığımda cebini yokluyordu, sıkıntıyla bana döndü. "Cüzdanı iş yerinde unuttum."
Dudağımın arasındaki sigaranın izin verdiği şekilde gülüp, ardından parmaklarımın arasına aldım. "İşte öyle mala dönersin, otur."
"E gidince parasını vereceğim." deyip oturdu sinirle. He he deyip cüzdanımı açtım.
Kimliği açtığım an içindeki elli kağıt parayla kaşlarım çatıldı, sadece bir otobüs kartı dışında ne kimliğim ne de banka kartım vardı. Oturduğum yerde dikleşip iyice ayırdım siyah deri cüzdanı.
"Param yok deme." dedi Melih endişeyle.
"Ulan param var ama..." diye mırıldandım iyice yoklarken, olmadığından kesinlikle emin olunca kafamı kaldırıp kollarını masaya yaslamış, bir bana bir de cüzdana bakıyordu çocuk gibi. "Kimlikle kartları evde unutmuşum, bir tek otobüs kartım var."
"Ulan adamlara akbil mi basacağız?" dedi vücudunu dikleştirip.
"Oğlum ne yapayım dün markete gittim kartı orda unuttum, kimliğimde kesin Ömer'de."
"Kimliğinin Ömer'de ne işi var amına koyayım?"
"Yav benim işleri falan o yapıyor hep kimliğim onun cüzdanında kalıyor, arada bana veriyor dışarıda kimliksiz gezme diye ama bakıyor ki hep kaybediyorum bu yüzden kendi cüzdanına koymaya başladı." diye mırıldandım etrafıma bakınıp.
Melih'e döndüğümde düşünceli duruyordu, çenemin ucuyla içerdeki kasayı gösterdim. "Git konuşsana, bir şey bırakalım yarım saate parayı getirelim de."