Deniz kenarına bugün erkenden gelen ben olmuştum, nedenini bilmiyordum ama içimde bir hüzün vardı.
Eskiden yaptığım şeylerden şimdilerde fazlasıyla zevk alamıyordum, daha doğrusu evimde gibi hissetmekte zorluk çekiyordum.
İyi olduğuma kendimi inandırıyordum ama yedi aydır kalbimdeki ağırlık bir saniye bile hafiflememişti. Hafiflediğini hissettiğim zamanlar oluyordu ama bu yalancı bir histi. Anlıktı, tek başıma kaldığım ilk an gözlerim uzaklara dalıyordu. Ağlama isteği çöküyordu tüm benliğime.
Yavaş yavaş geçecekti, yanımdaki insanlarla bunu atlatacaktım.
Düşünmeye dalmış, denizi izlerken yanıma birinin oturduğunu hissettim. Dönüp bakmama bile gerek yoktu, ağır parfüm kokusundan Akif olduğunu anlamıştım.
"Geç geldim biraz, mekanı düzenliyorduk." dedi, selamlaşmıyorduk bile. Aramızda garip bir ilişki vardı ama ben bir tek onun yanında rol yapmıyordum.
"Sen de mi o mekandasın?" yüzüne bakmadan konuştum, orada olduğunu biliyordum çünkü eskilerin hep orada olduğunu biliyordum.
"Evet." dedi yalnızca.
"İyi, yine karşı karşıyayız." sanki dünyanın en normal sohbetini ediyorduk.
"Her zaman karşımda duruyordun zaten." dediğinde umursamadım. Beni sevmediğini biliyordum, benim de ondan çok hoşlandığım söylenmezdi.
"Doğru, burası hariç nerede görsem karşında olurum."
Cevap vermedi, birkaç saniye sustuk.
"Ömer'in görevinin bitmesine az kalmış, şimdilik bir sıkıntısı yokmuş." dediğinde içten içe bir tarafım rahatladı, rahatladığım için sinirlendim.
"Umrumda değil."
"Umrunda olmasa her zaman geç kalırken bugün erkenden burada olmazdın." dedi yalnızca, Akif'den nefret ediyordum.
"Ettiğim duanın kabul olup olmadığını görmeye geldim." umursamazca konuştuğumda derince bir nefes alıp cebinden sigara paketini çıkarıp bir dalı dudaklarının arasına koydu.
"Az kalsın kabul olmayacaktı," dedi sigaranın ucuna bakıp, tutuşturup derin bir nefes alırken.
Sorgular gibi baktım suratına, sigarayı dudaklarından çekip ifadesizce denize döndü.
"Tuzak varmış gittikleri yolda, neyse ki son anda fark etmişler. Üç askerinin hayatını kurtarmış."
Cümlenin sonuna gelene kadar kalbim ağzımda attı, en sonunda ise tepki vermemeye çalıştım.
"İyi bari, bir duam kabul olmuş." dedim.
O sırada telefonunu çıkardı, göz ucuyla baktığımda ses kaydını kapattı. Artık benden gizleyerek yapmıyordu bunu, anladığımı o da çok önceden fark etmiş olmalıydı.
"Adı lazım değile özellikle bu sesleri yolluyorum, belki vazgeçer diye." dedi Akif telefonu cebine sıkıştırıp. "Her gün aynı saatte senin ona olan nefretini dinlemek için telefonu eline alıyor, acıyorum haline."
Omuz silktim, acımıyordum.
"Ama biliyor musun eskisinden daha güçlü, tam bir komutan olmuş şimdilerde."
"Akif onun hakkında iyi olan hiçbir şey duymak istemiyorum." dedim, bu doğruydu. Kötü duymak istemiyordum ama iyi şeyleri duymak istemeyecek kadar kin doluydum.
"Tamam, tamam." dedi, ben de bir sigara çıkarıp yaktım.
"Ata ile aranız nasıl?" diye sordu.
"İyi." dedim sadece.