Saat ilerledikçe, aklımı oynatacak gibi oluyordum. Koltukta oturup onun geri dönmesini beklemek saçmaydı - belki de aptalcaydı. Ama gidip kokusuyla uykuya dalmak istemiyordum. Sanki yüzleşemiyorduk.
O; bir intikam uğruna altından kalkamayacağı yükleri omuzlarına bindirmişti. Cemre; son görüşmemizde; Kuzey'i durdurmam gerektiğini, durduramazsam hepimizin başına kötü şeyler geleceğini söylemişti.
Kuzey bu kasırgayı intikam olarak adlandırmıştı. Ama aslında bu yola çıkarken, kendisi de biliyordu bütün bu yaptıklarının intikam için olmadığını. Kuzey; adil bir yüzleşme istemişti aslında. Geçmişinde başına gelen onca felaket için bir sebep belki de. Çünkü iyi insanlar böyledir işte. İyi insanlar; karşısındaki kişide kendi yansımasını gördüğünü sanar.
Ama insanlar ayna değildirler.
İnsanlar, insandır.Ve insan doğasında gereksiz bir kötülük vardı. Keşke Cemre'yi daha fazla dinleseydim diye düşündüm. Belki de çok önemli bir şey söyleyecekti.
Düğün gününe döndüm zihnimde. Gelin odasına doğru giderken uzun zamandan sonra otelin koridorunda Kuzey'e denk gelmiştim. Hayatımı altüst eden bir karşılaşmaydı denebilecek kadar sarsıldığını hatırlıyorum o gece. Fakat yanındaki adamı unutmamıştım. Vural'la el sıkıştığında; sahte bir bakışla mutluluklar dileyip tebrik etmişti. Hatta Vural; Kuzey'le sohbet etmeye devam ederken Çetin denen o adamın gözlerinden alevler çıkıyordu. İntikam ateşi asıl onun gözlerinde can buluyordu.
Çetin.
Bu adam kimdi? Kuzey'le Vural'ın ortaklığı Çetin sayesinde gerçekleşmişti onu anlamıştım. Çünkü Cemreyle son görüşmemizde, Kuzey'in çatıştığı adamlar diyerek söz etmişti. Burada Çetin'i kast ettiğini biliyordum ama Gezgin'lerle ne gibi bir meselesi vardı? İşte bu çözülecek gibi bir şey değildi.
Belki de sırf rekabet olsun diye, birilerinin kuyusunu kazmaktan zevk alan sıradan bir iş adamıydı.
Aklıma bir sürü şey geldi. Sabah iş başı yapmam gerekiyordu. Saatte baktım. Sadece dört buçuk saat kalmıştı.
Yorgunluktan esnedim.
Telefonuma baktığımda şarjı bitmişti.
Gerçekten bir nebzede olsun uyumam gerekiyordu. Kuzey'i sanki çok iyi tanıyormuşum gibi; bugün daha gelmeyeceğini anladım.En sonunda beklemenin bir faydasını göremeyeceğimi kabul edip, erine erine ayağa kalkıp Kuzey'in odasına girdim. Hemen telefonu yatağın yanındaki komidindeki prize taktım. Dolmaya başladığından emin olunca, yatağa sokuldum. Kokusuyla karşılaşmak anında ruhuma huzur getirdi. Zaten kokusuyla mest olmuşken, gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladı.
Gerçektende iradem olmasa anında uyurdum. Ama önce telefonumun açılmasını beklemem gerekiyordu. Sabaha saat kurup öyle uyumam gerekiyordu.
*
Huzursuzca yerimden dönerken gözlerim istemsizce aralandı.
"Korkma," dedi bir ses. Ve elbette yerimden sıçradım. Çünkü henüz varlığının bile farkında değildim sesini duyana kadar. Kuzey, yere oturmuş bana doğru bakıyordu.
Şaşkınlıkla yerimde doğrulurken, kalbimin hızla çarpışını düzeltmeye çalışıyordum. Kuzey yüzünü kapatarak yorgunluktan ovuşturdu. Sessizce buraya mı girmişti? Aslında burası onun odasıydı o yüzden kuzuma hakkım yoktu. Zaten kızdığım taraf o değildi. İçten içe neden gelip yanıma yatmadığını düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
Romance"Sen, acını yaşarken yanında susacak birini arıyorsun. Bense keşke konuşacak birileri olsa diyorum. Bir anda öyle bir girdin ki hayatıma... İlk karşılaşmamızda bile, aramızda gerçek bir şeylerin yaşanmayacağına adım gibi emindim. Bana âşık olduğunu...