Bölüm 23 - "Seni kaybetmekten korkuyorum"

135 24 11
                                    

Keyifli okumalar.
***

Ben kimim?

Bunu kendime defalarca sorsam da, zaman zaman cevabını vermekte zorlandığım bir soruydu aslında.

Ben, ayyaş bir babanın kızıydım.

Ben, ablamın her fırsatta kenara savurduğu çöp torbasıydım.

Ben, hiç tanıma fırsatı bulamadığım annemin dudaklarından dökülen isimdim.

Bir denizdim ben.

Böyle dibi görünen muazzam turkuaz renkli denizlerden değil ama... içi kapkara ve dibi belirsiz çalkantılı bir okyanustum.

Kim olduğumu değil, kim olmadığımı biliyorum sanıyordum.

Ben, asla bir insana bağlanamayacağımı sanmıştım.

Hiç aşık olmam, olamam, hiçbir insana güvenmem sanmıştım. Hiçbir insan kurallarımı yıkamaz ve doğrularımı çiğneyemez sanıyordum.

Yanılmıştım.

Karanlık bir gecede, sırf elini bana doğru uzattı diye, bağlandım bir insana...

Aşık oldum...

Güvendim...

Ve kurallarımı yıktı.

Derin bir nefes aldım. Aklımdan geçirmek bile yanlışken, Kuzey'in o kurduğu cümleyi tekrarlıyordu zihnim bana.

Bana gelebilirsin.

Bana gelebilirsin.

Ona gitmek...

Herşeyi bırakıp ona gitmek. Böyle bir şey olabilir miydi? Böyle bir ihtimal var mıydı?

"Deniz, çık konuşalım." Babamın sesiyle irkildim. Babam, geçmişime kilit vurduğum evin canavarıydı. O canavar hapsolduğum evden çıkmış kapının hemen ardından bana sesleniyordu.

İşte bu, bünyemin kaldırabileceğinden fazlaydı.

Dizlerimin üzerine çökmüş, kendimce kapının açılmaması için belimle baskı kuruyordum. Oysaki kapı zaten kilitliydi, kırmadan gidemezlerse ki. Yine de, hiçbir kilit onları benden uzağa atamıyordu.

Cemre, "Deniz" diyerek sitem etti. Babamda aynı şekilde ismimi hemen onun arkasından söyledi. Kapıya vurdu ikisinden biri. Ellerimle kulaklarımı tıkadım. Gözlerimi sımsıkı yumdum.

Görmek, duymak, hissetmek istemiyordum varlıklarını. Benim varlığımdan hiçbir zaman mutlu olamayan iki insanın arkamdan beni seviyormuş gibi kapıya dayanmalarını gururuma yediremiyordum.

Gerçi gururdan geriye ne kalmıştı bende?

Ben ne biçim bir insandım?

Şu kapıdan çıkmak istesem, kime giderdim?

Teyzeme mi?

Zaten ablam postalamamış mıydı beni ona? Cemre'nin bir sözüyle geri göndermez miydi beni buraya? Belki de sadece ablamın hayrına beni evine almıştı? Belki de o bile içten içe beni istemiyordu. Beni ablam babam istememiş, beni annem istememiş başta... İstese ölüme  gider miydi? Bile isteye hemde?

Kuzey'e mi gidecektim?

Gidip ne yapacaktım? Onda kalabilir miydim? Ona hissettiğim şeyden emindim. Aşk'tı bu. İliklerime kadar işleyen, yokluğunda bile hissettim bu duygunun adı aşktı. Ona gitmek, aramızdakilere açıma duygusunu da sıkıştıracaktı. Onun gözünde istenmeyen bir kız çocuğuydum zaten. Bir de kimsesizliğim yüzünden evine gitseydim, sevgi değil geriye sadece acıma duygusu ve mecburiyet kalacaktı.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin