Sabah olmuştu.
Gözümü bir an olsun kırpmamış olarak kalktım yataktan. Güneşin ışıkları, geceden çektiğim perdeye rağmen camdan içeri girmiş ve odayı aydınlatmaya başlamıştı bile. Esnedim.
Cemre, gece "son sözlerini" söyleyip çıkmıştı evden.
Yedi cihan bir araya gelse, ki gelmez.
Diyelim ki geldi, yine de Kuzey'le olamazsın.
Ben bile olurum ama sen olamazsın!Bütün gece bu cümleler zihnimde yankılana yankılana dönüp durmuştu.
Bütün gece bu cümleler üzerine kendimle münakaşa etmiştim. Ve vardığım kanıt, bir şekilde dönüp dolaşıp Cemreyi haklı çıkarıyordu. Kuzey'le olmayacağına dair bir söz vermişti. Sözüne güvenebilir miydim? Kuzey'e gitmeyeceğini nereden bilebilirdim?
Kuzey'e gitmese bile, benim onunla olamayacağım da bir o kadar aşikardı.
Ama Vural? Onu sevdiğini söylemişti? Cemre'nin sözüne itimat edilebilir miydi? Artık ablamı tanıyamaz hale gelmiştim.
Şu anda, Kuzey'le olmadığını nereden bilebilirdim?
Daha merak ettiğim çok soru vardı. Mesela, Kuzey'i ilk beni onun evinden almaya gelirken mi görmüştü? Tepkileri o yüzden mi o kadar garipti, yoksa sadece beni onun yanında gördüğü için mi şaşırmıştı? Onunla öpüştüğünde, bu aralarındaki üç senelik ayrılığın ilk öpücüğü müydü? Yoksa daha önce de yeltenmişler miydi?
Hemde ben Kuzeyin hayatındayken?
Ya da "onun hayatında olduğunu sanıyorken" demek daha doğruydu galiba.
Kafamdaki deli sorular beni bütün gece rahat bırakmadığı için uyuyamamıştım.
Cemreyi de merak etmiyor değildim hani. Neredeydi bu kız? O kadar sarhoşken, arabayı kullanma cesaretini ve çılgınlığını nereden buluyordu? Ve asıl soru: nereye gitmişti?
Sallana sallana, ve müthiş bir yorgunlukla odadan çıkıp koridordan ilerleyip basamaklardan hızla indim. Bu hızlı iniş, üzerindeki halsizliği biraz olsun azaltmıştı.
Kendime sert bir sabah kahvesi yapmak için mutfağa girdim. Sanki hiç bu evde yaşamamış gibiydim. O kadar yabani geliyordu ki herşey, garipsedim. Halbuki sadece üzerinden birkaç gün geçmişti.
Zihnimdeki Deniz, alayla güldü. Çok garipti. Sadece üç günde, ruhumun başa çıkamayacağı kadar kasvetli şeyler yaşamıştım. Sevgilim sandığım adam, ablamla öpüşmüştü ve ben, aralarında yılların bitiremediği duyguların varlığıyla ezilmiştim. Eski aşıklar, ve aralarında piyon olarak sağa sola savrulan bir Deniz... Ve elbette Vural. Benden farksız olması canımı acıtıyordu. O bilseydi bütün bunları: nasıl başa çıkardı?
Belki de hiç etkilenmez, Cemreyi sadece hayatından çıkarırdı ama düşündüm: onun kadar güçlü ve kibirli bir adam, canlarını acıtmadan bitirebilir miydi her şeyi? Bitiremezdi.
Aslında ellerimin arasında bir silah tutuyormuş gibi hissediyordum. Bütün düzeni anında yok edebilecek bir şeye şahitlik etmiştim.
Hayatımın üzerinde tepinenlerin hayatlarını kaydıracak kadar bilgiye sahiptim; ama bunu kullanmamayı tercih ediyordum.
Neden diye sorgularken buluyordum sürekli kendimi. Neden yapmıyorsun? Neden?
Vural'la biriktirdiğimiz anıları düşündüm. Tek tük. Pek bir hatıramız yoktu aslında. Üç sene içinde onu birkaç kez görmüştüm elbette ama hiçbir zaman ilişkimiz çok sağlam akrabalık duygularıyla ağır basmamıştı. Bana baldız demesinden başka bir samimiyetimiz yoktu bugüne kadar, ama onu son görüşümde hayatında garip bir yer edindiğimi anlamıştım. Beni önemsiyordu. Bütün ön yargılarımı kırıyordu, hem o hemde kardeşi. Sonra birkaç kez magazin haberlerinde denk gelmiştim. O lanet olası magazin haberleri yüzünden aslında çokta güzel sevebilen bir adamı, çok yanlış yargılamış olduğumu ancak şimdi farketebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
Romance"Sen, acını yaşarken yanında susacak birini arıyorsun. Bense keşke konuşacak birileri olsa diyorum. Bir anda öyle bir girdin ki hayatıma... İlk karşılaşmamızda bile, aramızda gerçek bir şeylerin yaşanmayacağına adım gibi emindim. Bana âşık olduğunu...