Bölüm 10 - "Birlikte yanalım"

218 40 12
                                    

Kuzey'imiz hikayemize tam gaz geri dönüyor bu bölümde!

Bu bölüme gelmek için o kadar sabırsızlanıyorum ki, sonunda yayınlayabilmek içimi ferahlattı resmen.

Keyifle okumanız dileği ile sizi onuncu bölümle baş başa bırakıyorum. Satır arası yorumları da her zamanki gibi bekliyor olacağım.

Onuncu bölüm - seni sakladığım yerden
***

Zaman geçiyor...

Zaman geçiyor, ama bir yandan da durmuş gibiydi.

Zaman geçiyor, ama yine de istediğim yöne akmıyor gibiydi.

Birbirimize öylece bakıyorduk. Ne yapabilirdik ki başka? Kuzey'in buz gibi duruşunun karşısında, benim cayır cayır yanıyor olmam, aramızda bir çekim yaratıyordu sanki. O buradaydı. Tam karşımda duruyordu. Ve ben dilini yutmuş küçük bir kız çocuğu gibi kös kös suratına bakıyordum. Oda benden farksız değildi. Tek farkımız, benden bir reaksiyon bekliyor olmasıydı. Şaşırmamı bekliyordu. Belki de sevinçten ona sarılmamı bekliyordu. Ama ben bomboş bakışlarla onu izlemekten başka hiçbir şey yapamamıştım. Kanım kesilmişti sanki. Kesseler kanım akmayacak gibiydi.

Birbirimizin boynuna mı atlayacaktık? Sevinçten gülümseyecek miydik birbirimize? Hangi sıfatla yapacaktık bunları peki? Deren, seviyorsa bulur seni demişti. Şimdi bu, beni seviyor anlamına mı gelmişti?

Bu düşünce içimdeki bütün buzları aniden kırarken korku, o buzların çatlakları arasından ruhuma sızdı.

Ürperdim.

Beni sevebilme ihtimalinin verdiği umuttan korkuyordum. Buraya kadar gelmesinin bir sebebi vardı. Beklentileri vardı. Ben o beklentileri karşılayabilir miydim ki? Peki ya benim beklentilerimi? Benim beklentilerimi Kuzey karşılayabilir miydi?

Hislerimle yüzleşmekten korkuyordum.

Hisleriyle yüzleşmekten korkuyordum.

Korkumun yani sıra, ona olan hayranlığımın üstüne bir tuğla daha eklenmiş gibiydi. Bana verdiği kitaba yazdığı notun sözünü tutmuştu. Karşılaşmıştık. Ama bu sefer ne ilk sefer olduğu gibi tesadüfiydi, ne de son görüşmemiz gibi plansızdı. Bu sefer hesaplı kitaplı, gelmişti yanıma. Ve gitmek gibi bir niyeti yok gibiydi.

"Konuşabilir miyiz?" Sesini duyar duymaz, kalbimin hızlanmasıyla nefes almak için yeltendim, fakat nefesim kesilmişti resmen.

"Bu kim Deniz?" Beynim uyuşmuş vaziyette, Emre'ye baktım. Yüzümün morardığına emindim. Kuzey'in İstanbul'dan ta buraya, Ankara'ya benim için gelmiş olması feleğimi baş aşağı etmişti.

"Konuşmamız lazım." Tekrar bakışlarım Kuzey'in koyu kahve gözleriyle buluşunca, bu sefer gerçek olduğuna inandım. Sakinlikten hiçbir şey söyleyemiyordum. Belki de dilim tutulmuştu. Şu an Kuzey'in burada olmasından başka hiçbir şeye odaklanamıyordum.

"Sen kimsin kardeş?" Emre ayağa kalkarken, sesi gergin çıkmıştı. Emre, muhtemelen Kuzey'in buradaki varlığından rahatsızlık duyduğumu sanmıştı.

"Asıl sen kimsin?" Kuzey bu soruyu sorarken, Emre'nin kim olduğunu merak eder gibi sormamıştı. Daha çok, sen kimsin de bana yükseliyorsun der gibiydi.

Ortalık git gide gerilirken, "Kuzey Deniz'i tanıyor abi," diye açıklama yapan Deren'e kilitledim gözlerimi. Kuzey olduğunu nereden biliyordu? Gözlerini üzerimden kaçırır gibi, ayakta birbirlerine bir hayli yükselen Emre ve Kuzey'e baktı. Bu kız benden habersiz bir isler karıştırmıştı. 

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin