Bölüm 32 - "Güzelliğin beni yok ediyor" +16

139 11 2
                                    

Bu bölüm kendimi aştım gibi hissediyorum. Cemre'nin gözünden yazmak çok keyif verdi bana. Umarım okurken sizde aynı şeyi hissedersiniz.

🔥NOT:
Bu bölüm Cemre'nin gözünden gerçekleri anlatmaktadır.

***
Ben Cemre;

Babamın zoruyla geldim bu hale.

Babalar,
Kaç paraya kirletirler ruhlarını?
Kaç paraya sömürürler güzel duyguları?
Kaç paraya satarlar kızlarını?

Babam 'çok paraya' derdi. Çok paraya gerekirse 'şerefini bile satacaksın' derdi.

Aile nedir bilmezdi.
Aile kavramına inanmazdı.
'En büyük yalan, ailedir' derdi.

Beni böyle yetiştirdi babam.
Ne zaman başladı hatırlayabilsem keşke.

Gerçekleri öğrenmek istiyorsanız eğer, herhalde annemin öldüğü günden başlamam gerek. O güne inmem gerek. Yine, yeniden hatırlamam gerek.

Küçüktüm daha.
Kız kardeşim hiçbir şey idrak edemeyecek kadar daha da küçük benden.

Deniz, annemin uçuşan eteklerini hatırlardı. Melek gibi bir yüzü vardı derdi. Nereden uydurdu bilmiyorum ama... Deniz, sürekli annemin puantiyeli bir elbisesinin etrafında oyun oynadığımızı hatırladığını söylüyordu.

Hiçbir zaman öyle bir şey olmamıştı. Hiçbir zaman eteğiyle oynamamıza izin vermezdi. Annem konuşmazdı bir kere. Suskunluğuyla evdeki bütün neşeyi çalardı. Bir şey sorardın, ona bile cevap vermezdi. Sadece susardı.

Babamı çok sevmişti.

Babamı, çocuklarından çok sevmişti.

Sevgisizlik, ruhuna bir hastalık gibi yayıldı. Yayıldıkça, annemden geriye hiçbir şey kalmadı. Yavaşça ve acı çekerek öldü. Ruhunun ölmesinden bahsetmiyorum, o zaten çoktan kuruyup yok olmuştu.

Bir gün odasının kapısını açtım. Boynuna bir ip geçirmiş, tavandan aşağı sallanıyordu. Üzerindeki beyaz gecelikle bir hayaleti andırıyordu. Birde gözleri yok muydu? O mavi gözleri boşluğa odaklanmış, bedeniyle birlikte boşlukta süzülüyordu.

Deniz'in gözleri, annemin o boşlukta süzülen mavileriyle aynıydı. Her baktığımda, tavandan aşağı sarkan beyaz gecelikli annemi görüyordum.

Hangi anne, çocuklarını ayyaş bir kocaya bırakıp terk ederdi?

Hangi anne, çocuklarının hayata 1-0 geride başlamasını göze alırdı?

Annelik... bu kavrama inancım yedi yaşında sönüverdi.

Babalık... bu kavrama doğduğumdan beri inanmıyordum zaten.

Babam hep haklı çıkardı. Aile, en büyük yalandır derken yine haklı çıkmıştı. Diline yalanın pelesenk olduğu bir adam, nasıl bu kadar haklı çıkabilirdi hayret.

Annemin katili babam mıydı? Ben annemin gülümsediğini hatırlamazdım. Ama babam... ayyaş Hasan, içmediği günlerde gülümsemeyi eksik etmezdi. Nadirde olsa, başımı okşardı. Severdi beni. Nasihat verirdi, iyi kötü. Ama annem? Suskunluğuyla hafızamda yer edinmişti.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin