Bölüm 6 - "Deniz Kızı ve Cesur Balıkçı"

283 46 11
                                    

Şarki: Baris Manco - kol düğmesi
(Nostalji sevenler?:)

Deniz ve Kuzey'in vedası gibi bir bölüm ile karşınızdayım

Keyifle okumanız dileği ile.

***

Kuzey'in gözleri her zamanki gibi en derinlere bakarken, bakışlarımı nereye kaçıracağımı şaşırmış vaziyette ağzım açık çocuğa bakıyordum. Komik göründüğümden emindim! Karnıma ağrılar veren müthiş bir heyecanla, kapattığı kitabı elinden aldım. Özdemir Asaf'tan toplu şiirler. Sayfalarını çevirirken, Kuzey'e döndüm. Heyecanım biraz olsun dinmişti.

"Şiir sevdiğini bilmiyordum," derken ruhumdaki garipliği yansıtırcasına çıkmıştı sesim.

"Ben şiirlere sığınanlardanım," diye eklediğinde ise ben, ses tonundaki zarafete sığındım.

Demek bu kadar güzel konuşabilmesinin altında şiirlere duyduğu ilgi vardı.

"Şaşırdım," dediğimde, bunu duymaya alışkın olduğunu yüz ifadesinden görebiliyordum.

"Sen sever misin?" Rastgele sayfalardan birini açıyordum bu soruyu bana yönelttiğinde. Sesindeki meraka karşı nasıl cevap verebileceğimi biraz düşündüm. Vereceğim cevabin onun için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyordum. Ortak yönlerimizi keşfetmeye çalışıyordu. Buraya kadar bir şiir kitabı getirdiğine göre, şiirlerin yeri çok önemliydi onun hayatında.

"Bilmem. Severim galiba. Ama hiç şiir kitabı alpta okumadım daha önce. Öyle internetten falan okurum denk gelirse. Bugüne kadar hep romanlar okudum. Şiirler..." Koca bir sayfayı dolduran beş mısraya baktığımda, "çok kısalar," diye ekledim.

"Romanları da ben okuyamıyorum." dediğinde bakışlarımı kitaptan kaldırdım. Kuzey'in gülümsemesinin altında yatan gizli bir alay vardı sanki. Ortak yönlerimizi ararken, yine karşısına farklı olduğumuzun altı çizilircesine belirmişti.

"Fazla uzunlar," dediğinde gülümsedim. Haklıydı. Roman okumak kolay iş değildi. Zamandan ziyade bir de sabır istiyordu. Bir de her an ne olacağından habersiz şekilde kitap okumak, insanı çileden çıkarabiliyordu. Şiir sevmesi güzeldi ama. Kuzey'den öğrenecek bir şeylerimin olması hoşuma gitmişti.

"Madem hiç şiir kitabın yok." Özdemir Asaf'ın şiir kitabını bana doğru uzattı.

"Bu senin olsun." Bana gülümsediğinde ne diyeceğimi şaşırmış vaziyette onu izledim. Gerçekten kitabını bana hediye eder miydi? Kendi romanlarımı başkasına vermek konusundaki hassaslığım aklıma gelince, kendimi özel hissetmiştim.

"Bana şiir kitabını hediye mi ediyorsun?" diye sordum minnettar bir ifadeyle. Gülümsemesi daha da belirginleşmişti.

"Evet, ama bir şartım var," dediğinde kitabıyla vedalaşır gibi parmaklarını cildinin üzerinde gezdirdi.

"Söyle," dediğimde hala minnettar çıkıyordu sesim.

"Ona iyi bakacaksın," deyip gözlerimin içine baktı.

"Ona gözüm gibi bakarım," dediğimde, teşekkür ederim diyerek ekledim arkasından.

"Yürüyelim mi deniz kızı?"

Deniz kızı mı demişti o bana?

Şaşkınlığıma bir yenisi eklenirken, bu sıfatı bana yakıştırmış olması ona tekrar hayranlıkla bakmama sebep oldu. Bugün dünü unutturur vaziyetteydi. Cevabımı beklemeden ayağa kalktı. Sonra terliklerini giyip çantasını omzuna taktı. Kalkmama yârdim edebilmek için elini uzattı. Bende onun yardımıyla ayağa kalktığımda, elimde Kuzey'in hediyesi ile beraber yürümeye başladık.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin