Bölüm 11 - "İyi geceler"

205 34 13
                                    

Eve doğru yürürken ağlıyordum. Gözyaşlarıma engel olmaya çalıştıkça, daha çok üzülüp bir de buna ağlıyordum. Nasıl olurda canımı bu kadar acıtabiliyordu bu adam? Sanırım ömrümce bu soruyla sınayacaktım kendimi. Ve asla cevabını bulamayacaktım. Dakikalardır yürümeme rağmen, evin yolu bir türlü bitmiyordu. Ağlayarak bilindik sokaklardan geçerken, bir sürü insanın meraklı bakışlarıyla karşılaştım, ama kendimi toparlayacak gücüm yoktu bu yüzden aldırış etmemek en iyisiydi. Bütün sinirlerim harap olmuştu ve ağlamadan da geçmeyecekti bu yara. Bunu bildiğim için kendimi durdurmaya çalışmıyordum bile.

Eve doğru biraz olsun yaklaşmış olduğumu fark kedince, iki apartmanın arasındaki küçük yola girip sırtımı duvara verdim. Artık kendimi toparlamam gerekiyordu. Derin nefesler alıp vermeye çalışırken, bir yandan da gözlerimden akmaya devam eden yaşları siliyordum elimin tersiyle. O sırada telefonum çalmasıyla irkildim. Emre arıyordu. Bir sürü de mesaj vardı. Açmadım. Konuşacak durumda değildim, üstelik sesimin kotu geldiğini anladığı anda kavga çıkarırdı. Kuzey'in hediye ettiği şiir kitabinin son sayfasına bakmak, artık eve gitmemdeki tek amaç haline gelmişti.

Bizim apartmana varır varmaz, hızla merdivenlerden çıktım. Ellerim titreye titreye cebime sıkıştırdığım yedek anahtarla dış kapıyı açar açmaz, içeri girdim. Kapıyı bile kapatmadan, odama girdim ve komodinin üzerinde adeta beni bekleyen kitabi elime aldım. Son sayfayı açtığımda, üzerimdeki ağırlık ile daha fazla ayakta kalamayacağımı hissettim.

Bir numara.

Muhtemelen Kuzey'in telefon numarasıydı. Kitaba uzunca bir süre bos ifadelerle baktım. Bütün bunları bu şekilde hesaplayarak yapmış olamazdı, ama nasılda yerli yerinde notlar bırakmıştı kitaba. Antalya'da öyle alelade kitap okuduğunu sanırken, o beni düşünerek içine notlar bırakmıştı. Bu kitap, tesadüfen bana hediye edilmemişti. Bilerek vermişti. Olurda onun bugün dillendirdiği hisleri bende yaşıyorsam, bir gün ona ulaşabilmem için bırakmıştı bu notları. Fakat benden önce o gelmişti bana. Onun hızına yetişmek imkânsızdı. Uzunca bir süre düşündüm. Asıl düşünmem gerekenlerin dışındaki her şeyi düşündüm. Bir türlü gerçek anlamda düşünmem gereken şeyin sonucundan korktuğum için, kafamı o noktaya çevirmek istemiyordum.

O kadar uzunca bir süre baktım ki, o telefon numarasını artık ezbere biliyordum. Tereddütlere rağmen, yatağın kenarına bıraktığım telefonu elime aldığımda hem Emre'den hem de Deren'den bir sürü mesajlar dolmuştu. Deren'e olan öfkem geri geldiğinde, sinirle ilk onun mesajlarına girip önce en son attığı mesaja baktım.

Neredesin? Emre Kuzey'in kim olduğunu sorup duruyor. Çok daralandım. Çıldırmak üzere zaten, üstüme gelip duruyor.

Ondan önceki mesajı ise şöyleydi:

Kuzey'in yanından ayrılmışsın.

Kuzey ve Deren'in ittifakı bütün damarlarımdaki öfkeyi körüklüyordu. Deren'e çok iyi bir fırça atacaktım, ama şu an içimdeki bütün öfkeye rağmen, tükenmiş vaziyetteydim. Ona ilk kez kendim hakkında bir sır vermiştim ve o, bu sırrın içine etmişti. Bir yandan, düşmanım bile yapmaz diye düşünürken de diğer yandan biraz olsun anlayabiliyordum ne yapmak istediğini. Kötü niyetli olmadığını biliyordum. Bir kere Deren'in mizacında kötülük yoktu. Hele bana karşı, asla! Beni çok iyi tanıdığını düşündüğü için yapmıştı bunu. Bana hep, kendimi dış dünyaya kapattığımı söylerdi. Tökezlememek için, sürekli emin adımlar atan biriydim onun gözünde. Hiçbir zaman risk almayan, almaktan korkan biriydim. Haksızda sayılmazdı... Kısacası cesaretsiz olduğumu söylerdi. Tıpkı parkta Kuzey'in bana söylediği gibi. İlk kez bu hislere boğulduğum için mutluydu, ama benim tarafımdan bir adım atılmayacağını kendince bildiği için, benim yerime adımı o atmıştı. Yine de buna hakkı yoktu. İlk attığı mesajın uzunluğunu görünce, onu da okudum hızlıca.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin