İsterseniz başladığınız tarihi not olarak buraya yazabilirsiniz:)
Tam anlamıyla sevildiğinizi hissedememek, nasıl bir duygudur bilir misiniz?
Ne kendinize güveniniz kalırdı ne de çevrenize.
Ne büyük bir acıydı böyle hissetmek. Yavaş yavaş, yüreğimde güzel duygulardan geriye üzüntüden başka bir şey kalmamıştı. Tıpkı kanserin bir bedeni ele geçirip çoğalması gibi, sevgisizlikte öyle çoğalmıştı ruhumda. Geriye hayatımın ortasında kapkaranlık bir boşluk bırakmıştı.
Böylede çok mu ajite edilmiş bir anlatım oldu?
Elbette gülümsediğim, neşeden kahkahalara boğulduğum ve bu hisleri düşünmediğim bir sürü ânlar ve anılar biriktirmiştim... Ama kendi kendimle kaldığım anlarda, bu hissiyattan hiç kurtulamayacağımı düşünmeden de edemiyordum.
Bu hayatta kimse, kimseyi çıkarsız sevemeyecek miydi?
Bütün iyi yanlarımız sevilmeyi hak ediyorken, tek tük hatalarımız yüzünden mi sevilmiyorduk bir türlü?
Günden güne, sevgisizlik 'ten değil de, daha çok sevgisizliği bu kadar kafaya takıp düşünmekten garip bir varlığa dönüştüğümü hissediyordum. Bunu kabullendikçe, kendime olan güvenim azalmış, mutlulukta her geçen gün uzaklaşmıştı gözlerimden. Eskiden kötü günlere rağmen gülmeyi, kahkaha atmayı becerebiliyordum ama son zamanlarda bu becerimde ellerimin arasından kayıp gidiyordu...
Derin bir nefes aldım. Başımdaki ağrıyı ancak o zaman fark edebilmiştim. Düşünmek, kesinlikle iyi gelmiyordu... Başımı eğerek arabanın camına yaslandım. Yolun akışını takip ederken, tropikal meyve ağaçlarıyla dolu kocaman bir sera gözüme çarptı. Sırasıyla; bergamot, frenk yemişi, portakal ve hurma ağaçlarıyla doluydu. Taksiyle yolculuk ettiğim süre esnasında ilgimi çeken tek yer burası olmuştu. Meyve veren ağaçlara karşı özel bir ilgim vardı ve bu gerçekten de çevrem tarafından garipseniyordu. Emre, lise ikide bir keresinde ceviz ağacıyla konuşurken yakalamıştı beni. Uzun bir süre dilinden düşmediğimi anımsayınca gülümsedim.
Buraya tatile gelmek Emre ve Deren'le birlikte yapılacaklarımız listesinin en başındaydı. Bu sene liseyi bitirmenin şerefine üçümüz birlikte gelecektik buraya. Ama sonuç: onlar Ankara'da kalmıştı, bense ablamın yanına erkene çekilmiş düğün planları için yardıma gelmiştim. Bu tip ansızın gelen olasılıklar ancak beni bulurdu zaten. Ablamı görmeyeli bir seneye yakın olmuştu. Birbirimizi bir sene daha görmesek, ne ona, ne de bana pekte koymazdı aslında... Büyük ihtimal ile düğün hazırlıkları için nişanlısıyla oradan oraya koşuştururken kendini yalnız hissetmişti. Ablamı gerçekten severdim. Oda beni severdi. Bizim aramıza giren şey, ortak geçmişimizdi. Bu yüzden sevgimiz bile kırılmış ama toparlanmış bir vazo gibiydi. Hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktı ama, yine de ayakta duruyordu sevgimiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
Romance"Sen, acını yaşarken yanında susacak birini arıyorsun. Bense keşke konuşacak birileri olsa diyorum. Bir anda öyle bir girdin ki hayatıma... İlk karşılaşmamızda bile, aramızda gerçek bir şeylerin yaşanmayacağına adım gibi emindim. Bana âşık olduğunu...