Bölüm 13 - "Kaderimin yazıldığı gün"

144 29 2
                                    

Uzun zaman oldu yazmayalı. Normalde haftada iki bölüm yazan ben, on üçüncü bolumu üç haftada yazabildim. Bu bölüm benim için bir hayli önemli bir bölüm çünkü Deniz'in iç dünyasına bir yolculuk yapacağız hep birlikte ve bu yolculukta çocukluğunda ve yetişkinliğe doğru giden yolda aldığı büyük darbelerin bıraktığı yaraları göreceğiz...  Bugüne kadar Deniz'in aldığı kararları yanlış bulduk hatta Deniz'i yazan kişi olarakta çok eleştiriyorum. Ama kızımızın kararları, hayata bakışı her şeyin arkasında bir geçmiş yatıyor. Ve bu bölümü o geçmiş için ayırdım... Bu bölümü kaç sefer yazıp sildim hatırlamıyorum. On sefer daha silsem ve en sonunda bir bölüm ortaya çıkarsam, yine de içime sinmez bu bölüm. Hatalarımız olduysa af ola <3

Keyifli okumalar.

Müzik:
- Kara Sevda: "Ailem"
- Alternatif, Kuzgun: "Çocukluğum."

*

Kuzey elimdeki küçük bavulu almış, arabasının arka koltuğuna yerleştiriyordu. Kuzey, 'içeri geçebilirsin' demeden binmeyi doğru bulmadığım için önce onun işini bitirmesini bekledim.

"Geçsene," dedi içerisini işaret ederken. Benimle birlikte aynı anda arabaya geçerken, onunla bu kısa sürede yaşadığımız onca şeye rağmen bir yabancılık çekmiştim doğrusu. Sırf o havaalanına gelsin ve beni karşılaşın diye uçaktan indiğim saati ablamdan gizlemiştim. Cemre'nin tek bildiği şey bugün İstanbul'a geliyor olmamdı, başka da hiçbir şey bilmiyordu zaten. Kuzey ile gerçekten vakit geçirmek istiyordum ama yanımda olduğu zamanlarda yine de içimde her şeyin güzel gitmesine rağmen bir huzursuzluk vardı. Sanki bundan sonra hiçbir şey güzel gitmeyecekmiş gibi.

"Seni hemen ablana mı bırakayım?" diye sorduğunda huzursuzluğum biraz daha artmıştı.

"Bir de kemerini taksana," dedi bakışlarıyla yanımdaki kemeri işaretlerken. Unutmuştum. Aslında emniyet kemeri konusunda hep dikkatsiz davranıyordum. Beni düşünüyor olmasına karşılık gülümseyip kemerimi taktim. Emniyet kemeri hayat kurtarır kamu spotu aklıma gelince, başımla bu cümleyi onayladım.

Aslında halletmem gereken işler vardı ama bunu Kuzey'le yapmak isteyip istemediğime henüz karar vermemiştim. Biraz düşündükten sonra aslında Kuzey'in yanımda olmasının bana güven vereceğini düşündüm. Arabayı çalıştırıp hareketlendiğinde;

"Aslında Cemre'ye gitmeden önce yapmam gereken bir şey var." Yüzüne her daim konuştuğumuzda arada sırada takındığı o ciddi ifadeye tekrar burundu. Bir hayli gergin görünüyordu.

"Nedir?" diye sordu ciddiyetinin arasından. Bu soruya verebileceğim net bir cevap yoktu ama olabildiğince düz bir şekilde. Ben Kuzey'e bakarken, o dikkatini yola vermişti.

"Eski oturduğum evi görmek istiyorum." Kuzey o sırada gözlerini yoldan çekip gözlerime odaklandı.

***

"Burada dursana." Sesim bir çocuk kadar kırılgan ve zayıf çıkmıştı. Araba, Kuzey'in yavaşça frene basmasıyla birlikte yavaşlarken, benim gözlerim karşımızdaki eski eve kitlenmişti. Yaklaşık kırk ve kırk beş dakika arası bir araba yolculuğumuz olmuştu ve rutin konuşmalar dışında pek bir şey sormamıştı. Yolculuk nasıl geçti? Ablan nerede oturuyor? Ne kadar kalmayı düşünüyorsun? Gibi bir suru soru sormuştu ve ben hepsine dürüstçe cevap vermeye çalışmıştım. Şimdi ise, on altı yaşına kadar yaşadığım, doğup büyüdüğüm mahalleme üç yıl sonra ilk kez adim atmıştım. Tam evimin karşısına arabayı park eden Kuzey artık sadece benim komutlarımı bekler vaziyete gelmişti.

Burası benim doğduğum evdi.

Burası, benim on altı senemi heba ettiğim evdi.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin