Bölüm 36 - "Gözyaşım olup akıyorsun gözlerimden"

118 13 0
                                    

Bu bölüm çok çok özel

Artık size emanet.

Tüm kalbimle hissederek yazdığım ve daha kitabın kurgusu dahi hazır değilken naçizane yazdığım bu satırlarda kayboldum ♥️ kendimi tekrar bulmam uzun zaman sürdü

Umarım sizce en az benim hissettiklerinin bir kısmını hissedebilirsiniz

Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin bu bölümde. Aşağıdaki mavi kolajı görüyorsunuz: o kolaj, ilk bölümde vardı. Şimdi ise, ait olduğu bölümde💙

Keyifle okuyun
***

Artık gülümsemiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Artık gülümsemiyordum... Çünkü oyun bitmişti. Karşılarında, 'yıkılmadım- ayaktayım' oynamak zorunda hissettiğim ablam ve Kuzey yoktu. Tek başımaydım ve artık içimdeki acıyı saklamak zorunda değildim. Sahildeki after party'den kurtulmuştum ve hızlı adımlarla otele doğru yürüyordum. Gecenin son dakikaları, Burak ve Deren'in flörtleşmelerinden haz etmeyen Emre'yi yatıştırmaya çalışmamla geçmişti. Emre, tam bu sebepten midir bilmem ama onu gördüğüm andan itibaren aslında içten içe durgundu ama asla belli etmemeye çalışmıştı bu durgunluğunu. En sonunda içindeki fırtınaları içkiyle dindirmeye çalışmıştı, ve artık durumundan endişelenmeye başladığım için Deren'i Burak'ın yanından çekip, abisini de alıp otel odalarına dönmeye zorlamıştım. Bense şimdi buradaydım. Otelin uzun ve sessiz koridorlarından kurtulmuş kendimi bir asansöre atmış ve otel odamın katına çıkmaya çalışıyordum. Bugünün ağırlığı, omuzlarımdaki yükleri zorlarcasına tepemden aşağı bastırıyordu. Kuzey bir an bile aklımdan çıkmamıştı, ama insanlar etrafımdan çekilince, sanki kanayan yaramın sızısı daha da belirginleşmişti. Yürüdükçe topuklu ayakkabıların verdiği acıya aldırmamaya çalışırken, bir yandan ise acele etmeye çalışıyordum. Bir an önce uzaklaşmak istiyordum. Saat gecenin ikisine geliyordu.

Aslında bu düğün, Cemre ve Kuzey'in göz göze gelip, susarak birbirlerine veda ettiği an, benim için bitmişti...

Geri kalan saatlerde, sırf ikisine inat güler yüzlülüğümden hiç taviz vermemiştim. Ara sıra ikisinin de bakışlarını üzerimde hissetsem de bugünün başrolü ben değildim. En çok zoruma giden şey tam olarak buydu sanırım. Ben bunun ne olduğunu gayet iyi biliyordum. Bu, acizlikti. Bir ay boyunca, Kuzey'in düğüne katılıp katılmayacağını düşündükçe çıldıran ben, geldiğinde fazlasıyla soğukkanlı kalabilmeyi başarmıştım. İlk kez, kendimi bu kadar iyi gizlemiştim ve buna hayret ediyordum. Bugün, davranışlarımın bir nebzede olsun ikisine acı vermiş olmasını içten içe umut ediyordum.

Bu her ne kadar bencilce olsa da buna hakkım olduğunu düşünüyordum. Düğüne dair gözlerimin önünden gitmeyen tek ân, Kuzey'in Cemre'ye olan bakışlarıydı. Nefret ama en derinlerde, muhtemelen sadece Cemre'nin ve benim görebildiğim bir acı...

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin