Bölüm 39 - "Dudağının dudağıma değdiği an"

112 11 0
                                    

Bölüm şarkısı:
Babel Matiz - Fırtınadayım 🌊🌪
Keyifli okumalar...

***

Kuzey'le birbirimize bakarken, eski bir yansımamı gördüm gözlerinde. Oyunları bitmiyordu bir türlü. Ama artık ona bakarken, gözlerimin gördüğüyle yüreğimin söylediği arasındaki farkı ayırt etmek imkansızlaşıyordu. Yanlış olduğunu bile bile, doğrusunun bu olmadığını bile bile bir fırtınanın ortasına savruluyordum.

Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kahretsin ki karşı koymaktan bile aciz hale gelmiştim.

"Deniz Avcı?" Adım; yabancı bir sesten çıktığında ikimizde birbirimize bakmaktan vazgeçip sesin geldiği yöne döndük. Dönüp baktığımda karşımızdaki kişinin benim için çokta yabancı olmadığını anladım. Kurye elinde bir çiçekle bana bakıyordu. Aynı kişiyle gelip duran çiçekler ve notlardan biri daha gelmişti.

"Gerçekten tam zamanında." İmza atmak için yeltendiğimde, kurye önce yanıma yaklaşıp çiçeği uzattı daha sonra elinde hazırda beklettiği kalemini uzatıp elinde bana doğru tuttuğu kağıda imza atmamı bekledi. İmzayı atar atmaz uzaklaştı. Kuzey dikkatle olanları izliyordu.

Daha gözlerimi çiçekten çekip, nota çevirmeden Kuzey araya girdi:

"O ne o?" çekingen bir ses tonuyla elimdeki çiçeğe bakarken ona inanamayan gözlerle baktım.

Bilmiyormuş numarasına mı yapacaktı yani?

Kuzey bana dünyanın en boş ve en anlamsız bakışını attığında, bu işte bir terslik olduğunu birazda olsun anlamıştım.

"Çiçek görmüyor musun?" deyip oynadığı oyuna biraz dahil olup bu bilmemezliği ne kadar sürdüreceğini ölçmeye çalıştım.

"Sana niye geliyor?"

Bakışları çiçeğin ve üzerindeki nottaydı.

"Yapma Kuzey." Tek kaşım yükselirken, Kuzey'in tepkilerini ölçmek için gözlerine odaklandım. Bakışını zar zor çiçekten çekip gözlerime dikti. Gerçekten şaşkın görünüyordu.

"Senin gönderdiğini tahmin ettim," dedim dudaklarımı birbirine bastırıp.

"Gizlemene gerek yok." deyiverdim.

Birkaç saniye sustu. Sadece anlamsız bir biçimde bakıştık ama gözlerindeki hüznü yakalamam çok uzun sürmedi.

Sanki beni kaybeder gibi...

"Ben sana çiçek mi gönderirim Deniz? Sen dalından koparılmış hiçbir çiçeği sevmezsin ki. Bir kere almaya kalktım demediğini bırakmamıştın." Sesi git gide hızlı bir ritme bağlanırken, bir an garip hissettim. Sanki notlar ondan değilmiş gibi davranması içler acıtıcıydı.

"Ama notlar..." der demez;

"Ne o not?" deyip çiçeğin dalına bağlanmış notu, çekiştirip eline almaya çalıştı.

"Dur," Ne yapıyorsun dememe kalmadan notu eline almış okumaya başlamıştı bile.

Notu, yüksek ve hararetli bir ses tonuyla okudu;

"Bu çiçek, senin gözlerini anımsattı bana.
Güneşli bir gökyüzü mü desem?,
Yoksa sahil kıyısına çarpan deniz mi?..."

Kuzey, küçük kartın üzerindeki notu okur okumaz, gözlerini küçük kartın etrafında gezdirdi ve eksik bir parça arar gibi kartın arkasını çevirdi.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin