Bölüm 16 - "Kavga"

167 31 74
                                    

Yeni bölüm geldiiiii

Bölüm şarkımız: Gözde Oney - Kavga
(Bölüm şarkısı ararken keşfettim, bence müthiş bir yetenek)

Kap bir kahve ☕️ veya bir çay🍵 ve en sevdiğin köşene geç...

Geçtin mi?

Hadi o zaman keyifli okumalar ;)

Yazmaya başlama tarihi: 12.02.2021
***

Zile bastım. Ruhuma bu görüşmeden sonra ilham geleceğini düşünmüştüm ama şu an paramparça ve yorgun hissediyordum kendimi. Şu an istediğim tek şey bir an önce ablamın evine girmek, ayakkabılarımdan kurtulmak ve hemen kendimi bir duşa atmaktı.

Çok geçmeden ablam kapıyı açtı.

"Hoş geldin." dedi kapıyı içeri girebilmem için iyice aralarken.

"Hoş bulduk." dedim ve ardından hemen içeri geçerek ayakkabılarımı çıkarmaya başladım.

"Nasıl geçti?" diye sorarken sesindeki burukluğu seziyordum. Yüz ifademden bir şeylerin ters gittiğini düşünmeye başlamıştı.

"Fena değildi," diyerek kısa kestim. Sohbet edecek halim yoktu.

"Peki," dedi ve biraz bekledi. "Nereye gittiniz?" diye sordu meraklı bir ses tonuyla. O kadar sinirli ve kırgındım ki bu hıncımı ablamdan çıkardım.

"Neden soruyorsun ki Cemre?" dedim bakışlarımı ayakkabılarımdan çekip ona kaldırarak. Gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı.

"Üç senedir neredesin diye sordun mu?" Bu soruyu ona yöneltir yöneltmez kalbime bir ok saplanmış gibi oldu ve ardından hızlı hızlı çarpmaya başladı. Ablamın aniden düşen yüzü karşısında, gözlerim daha fazla doluyordu. Bir şey demedi. Kaşları hafifçe çatıldı. Beni anlamak istiyordu ama anlayamazdı. Anlayamazdı onsuz geçen üç yılda ne kadar yara aldığımı. Anlayamazdı anne baba sevgisi görmeyen bir kızın kahramanı olduğunu. Anlayamazdı üç sene önce kalbimdeki kahramanı nasıl yok ettiğini... anlayamazdı işte. Ne beni görüyordu, ne de bize yaptıklarını.

"Sormadın." dedim hayal kırıklarıyla dolu bir ses tonuyla. Ablamın da gözleri dolmak üzereyken, kahverengileri parlamaya başladı.

"Bugünde sorma," dedim hızla yanından ayrılarak. Basamaklardan yukarı koşar adımlarla çıkıp kendimi odama attığımda kapıyı arkamdan hızla çektim. Gözyaşlarım resmen bu anı bekliyormuşçasına aniden dökülmeye başladılar ardı ardına. Kendimi yatağa bıraktığımda başımı yastığa gömdüm. Kuzeyden almam gereken hıncı ablamdan almıştım. Elbette yanlış olduğunu biliyordum ama gerçekten içimde biriken üzüntü ve öfkenin bir şekilde dışa çıkması gerekiyordu ve bu Cemre'ye denk gelmişti. Haksız değildim de hani, ama şimdi yeri ve zamanı değildi. Bir şeyleri toparlamak için İstanbul'a dönmüştüm ama böyle yaparak toparlayamazdık ki geçmişimizi. Ancak daha fazla kırardık aramızdaki kopmak üzere olan bağı.

Kuzey'le eve doğru gelirken hiç konuşmamıştık. Hatta birbirimize veda ederken bile, sadece kuru bir 'hoşçakal' diyerek ayrılmıştım yanından. İçimde patlamaya hazır bir volkan vardı, ve ablama patlamıştı ne yazıkki. Bu yüzden şimdiden kendimi suçlamaya başlamıştım. Odamın kapısı çaldı. Yatakta doğruldum ve hemen gözyaşlarımı elimin tersiyle silmeye başladım. Konuşmak istemiyordum ama kapı aralandığında içeri girenin ablam olduğunu ve bunu konuşmak için yaptığını gayet iyi biliyordum. Sessizce içeri girdi, ve hiçbir şey söylemeden yanıma yaklaştı. Yüzüne bakmak yerine bakışlarımı yerden, o odaklandığım küçücük noktadan kaldırmadım. Konuşmak istemiyordum ama o, bunu bile bile geldi ve yanıma oturdu. Elini omzumda hissettim.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin