Bölüm 22 - "Geçmiş kapına dayandığında"

111 22 35
                                    

Bu kesit kaçıncı bölümden, hatırlayan var mı¿:)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu kesit kaçıncı bölümden, hatırlayan var mı¿:)

ARAF serisinin ilk kitabı olan UMUT ÇİÇEĞİ için son 3 bölüm! 📢

Bölümler yayınlandıktan sonra kapsamlı bir düzenlemeye gireceğim ve kitap, eskisinden çok daha güzel olacak 🤞🏼

UMUT ÇİÇEĞİ biter bitmez hemen ardından YERLE YEKSAN gelecek.

Ben çok heyecanlıyım!

Sizi daha fazla bekletmeden bölümle baş başa bırakıyorum, keyifli okumalar!

***

Sen benim cehennemimde açan umut çiçeğimsin...

Umut çiçeği...

Kuzey'in dudaklarından ruhuma akan kelimeler uzunca bir süre zihnimde dolaştı. Ondan sonrası yoktu adeta. Ondan sonrası kocaman bir boşluktu. Sanki bu sözcük dışında yaşanan hiçbir şeyin önemi yoktu. Ben, en güzel hediyemi almıştım. Kuzey kendi tabiriyle, bizimle ilgili kapıldığım rehavetlere bir umut çiçeği serpmişti.

Güzel hissediyordum.

Hayatımda ilk kez, kendimi güzel buluyordum. Fiziki bir güzellik değildi, ama ruhen benden güzeli yok gibi hissediyordum. İlk kez, ruhumun güzelliğiyle heyecanlanıyordum. Bugün, Kuzey'e karşı duygularımı kabullendiğim gündü. Bugün, ablamın evine girip kendimi yatağa bıraktığımda, aşık bir kadın olarak gözlerimi yumacaktım Dünya'ya.

Saat henüz altıya doğru yaklaşıyordu. Geç kalmadığım için içim oldukça rahattı, ama Cemre'nin telefonda verdiği tepki nasıl bir muammayla karşılaşacağımı düşündürüyordu açıkçası. Ablamın bana verdiği yedek anahtar kartıyla kapıyı açtım. Yavaşça kendimi eve girmek için hazırlarken derin bir nefes aldım.

Bu kadar güzel bir günü gerçekten Gezgin ailesiyle sonlandırma fikri beni geriyordu. Belki akşam yemeğine gelmemek için hâlâ Cemre'ye karşı direnebilirdim? İçeri girer girmez, salondaki koltukta gergin bir şekilde oturan ablamla göz göze geldik. Geldiğimi idrak ettiği an hışımla ayağa kalktı.

"Sen bana bunu nasıl yaparsın ya?" diye çıkıştı. Ses tonu öyle gergin ve yüksek çıkmıştı ki bir an neye uğradığımı şaşırmıştım. Nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Cemre devam etti.

"Ben sana kaç gün önce demedim mi, Vural'ın annesi ve babası gelecek onlara gideceğiz diye?" Sitemkar ses tonu hala oldukça yüksekti. Yutkundum.

"Sen benim sözümü nasıl çiğnersin, Deniz ya?" Bu sefer kırıldığı belliydi. Gözleri hem öfke ateşleriyle hemde hayal kırıklığının vermiş olduğu buğularla doluydu.

"Sakin olsana!" Öfkesini anlamlandıramadığım için sesim kısık ve güçsüz çıkmıştı ama dediklerim elbette onu sakinleştirmeye yetmeyecekti.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin