Bölüm 28 - "Kimse yıkamaz sandım"

119 11 5
                                    

Çok mükemmel bir şarkı buldum bölüm için ⭐️ Keyifle dinleyin, keyifle okuyun⭐️

***

Daha Emre'yle konuşmamızın üzerinden beş dakika bile geçmemişken, kapının çalmasıyla hem Burak hem de ben yerimizden kalktık.

Ah Emre.

Geleceğimi duyar duymaz bana olan mesafesi kalkmış, yumuşacık sesiyle yeniden sahip çıkmıştı. Yine. Sesindeki merak beni ürkütsede ona pek bir şey belli etmeden diyeceklerimi demiştim. Beynim uyuşmuş gibiydi. Cemre ve Kuzey gözlerimin önünden bir türlü giymiyordu. Göz kapaklarımı her kapatıp tekrar açtığımda, gözlerimin önüne onların o hali geliyordu. Bu yüzden artık gözlerimi yummak bile istemiyordum. Son raddesine kadar direniyordum, ama bir yerden sonra kendiliğinden kapanıyor ve kalbime bir hançer gibi saplanan o görüntü karşıma geliyordu. Saliselik bile bu görüntüyü kabullenmekte güçlük çekiyordum.

Zilin hiddetle çalmaya devam etmesi acaba dedirtmişti bana. Aslında kapıyı açmak Burak'a düşerdi ama kimin geldiğini merak ettiğim için bende onunla birlikte salondan çokta uzakta olmayan giriş kapısına ilerledim. Kapı açılır açılmaz, sadece sarışın olduğunu gördüğüm bir kız, bir hışımla Burak'a doğru yürüdü, ve daha çocuk ne olduğunu anlamadan dudaklarına yapıştı.

Kaşlarım çatıldı. Ağzım açık bir şekilde olanları izlerken, durumu algılamam epey zaman aldı. Algıladığım ansa, yüzümdeki ifadeyi toparladım ve bakışlarımı yere kaçırdım.

"Seni çok özledim sevgilim," dedi dudaklarını Burak'ın dudaklarından çektikten hemen sonra. Kızın sesindeki ipeksi tonlama, insanın uykunu getirtecek nitelikteydi.

"Sevgilim?" Kıza değilde, daha çok kendine söylüyor gibiydi Burak. Emin olmamakla birlikte kızın gelmesine şaşırdığı için mi yoksa kızın kendisine sevgilim dediğini mi garipsemişti tam anlayamadım.

"Bu kim?" Kız göz ucuyla beni süzdüğü esnada, garip bir tınlamalayla Burak'a döndü. Kızın ses tonundaki iticilik mide bulandırıyordu. Kapı açılır açılmaz şehvetle birinin dudaklarına yapışması da aynı şekilde mide bulandırıcıydı.

"Sana ne?" Burak hesap sormasından aşırı sinir olmuş bir ses tonuyla kıza bakıyordu. Yüz ifadesi yine de nötür ve sakindi. Kapıyı daha fazla açtı, ama kızın önüne şet kurduğu için, kız içeri giremiyordu.

"Aramıyorsun," dedi adının Ipek olduğunu öğrendiğim uzun boylu kız. Kızın ses tonundaki ipeksiliği düşündükçe adının Ipek olması bir hayli hoşuma gitmişti. Burak'tan çok hafif boyu uzundu ve aralarındaki bu çok kısa mesafe bile uyumsuzluk yaratıyordu aralarında. Kızda enteresan bir güzellik vardı. Manken olabilir miydi diye düşünürken kız devam etti.

"Telefonlarıma cevap vermiyorsun?" Sonra göz ucuyla bana baktı. Aşağılayıcı bakışlarını es geçtim. Kimseyle tartışacak durumda değildim. Hele yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş, başım bu denli ağrırken. Burak başına aldığı beladan kendisi kurtulurdu. Doğruyu söylemesi yeterdi. Kız arkadaşı olmadığımı, aksine erkek arkadaşım ve kız kardeşim tarafından boynuzlandığımı söylemek istedim bir an... ama galiba Burak'ın o benim kız arkadaşım değil demesini beklemek daha mantıklıydı.

Burak biraz bekledi. Bir an göz ucuyla bana baktığını sezdim ama Bakışlarımı Ipek'ten çekmemiştim.

"Kız arkadaşım."

İpek'e gülümsedim. Hayret. Gülümseyebiliyordum.

Reflekslerim algılarımdan daha hızlı davranıyordu demekki. Burak'ın cümlesini algıladıktan sonra gülümsemem aniden söndü.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin