Normalde yayınladığım bölümlerin aksine biraz daha uzun bir bölümle karşısınızdayım. Bir kaç günlük gecikmenin telafisi niteliğinde olur umarım.
Gerçekten bu bölümü yazmak çok zordu. Kuzey'in yokluğundan mı bilemedim, ama sürekli yazıp yazıp sildiğim bir bölüm oldu. Sonunda yayınlayabiliyorum. Biraz 'araya' sıkıştırılmış bir bölüm gibi oldu, tıpkı üçüncü bölümün gibi. Fakat senaryosu gereği önemli detaylar barındıran bir bölüm, bu yüzden fazlasıyla olması gereken içerikler var. Yeni karakterler dahil oluyor, özellikle Burak Gezgin hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum.
Bölüm şarkısı: Gitme Lavinia - İlyas Yalçıntaş (madem Özdemir Asaf'ın şiirleri var bu kitapta, bir bölümünde de şiirinden yapılan şarkıyı dinlemezsek olmaz ama, öyle değil mi?)
Neyse fazla uzattım galiba :) Keyifli okumalar...
***
Bedenimi tavana doğru dönmüş, bakışlarımı ise anlamsız bir noktaya kilitlemiştim.
İçimdeki duygu karmaşalarını isimlendirmeye çalışıyordum, ama o kadar zordu ki. Neler hissettiğimden bile emin olmamakla birlikte, neden böyle hissettiğimi düşünmek epey canımı yakıyordu. Bir an önce geçmesini istiyordum, ama hisler öyle bir yerden geliyordu ki, sanki sonsuza kadar geçmeyecekmiş hissiyatını veriyordu. Bu düşünceden çok korkuyordum. Bu hislerden kurtulamamak beni ürkütüyordu.
İnsan, hiç tanımadığı birine karşı neden böyle hissederdi ki?
Anlamlandıramadığım birçok şeye, bir de bu soru işareti eklenmişti. Yatağın yumuşaklığına rağmen, bir şeyler beni rahatsız ediyordu. Uyuyamıyordum. Uyuyamıyordum, çünkü kalbimde rahatsız edici bir boşluk vardı. Bedenim alev alev yanıyordu. Bu yangının sebebi; Kuzey'le deniz kenarında üzerimin ıslak olmasına rağmen yürümemiz miydi, yoksa bedenimi hapis tutan duygu karmaşalarına karşı verdiğim bir tepki miydi, tam emin değildim. Ama kendimi iyi hissetmiyordum.
Bu son görüşmemiz olabilir.
Kuzey'in sesi zihnimde resmen yankı yaparken, derin bir nefes aldım. Dun gecenin onu son defa görmek demek olduğunu kabullenemiyordum bir türlü. Kabul etmek istemiyordum. Etmeyecektim.
Ama yine de içimden bir ses, bu fikre alışsam iyi ederdim diyordu bana. Saate baktım. Akrep, sabahın besine doğru yaklaşmış ve uykusuzluk gözlerimde kuru bir hissiyat bırakmıştı. Uykuya teslim olmak istesem de sürekli düşüncemi kemiren bu durum izin vermiyordu buna.
Bu son görüşmemiz olabilir.
Kuzey'in sesini hâlâ zihnimin bir kösesinde duyar gibiydim. Huzursuzluğumu belirtircesine yatağa kendini bırakmış olan bedenimi, yan tarafa cevirdim. Bütün yüzüm gerilirken, gözlerimi sert bir biçimde kapatmayı denedim. Uyumak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
Romance"Sen, acını yaşarken yanında susacak birini arıyorsun. Bense keşke konuşacak birileri olsa diyorum. Bir anda öyle bir girdin ki hayatıma... İlk karşılaşmamızda bile, aramızda gerçek bir şeylerin yaşanmayacağına adım gibi emindim. Bana âşık olduğunu...