Bölüm 2 - "Serçe kuşunun yaraları"

540 69 69
                                    

Keyifli okumalar :)

Müzik – Medcezir - Aşk Mühürü (Mira & Yaman) Piano Tutorial | Toygar Işıklı Dizi Müziği

***

"Minik serçem

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Minik serçem." Gözlerim yerdeyken, sesin geldiği yöne döndüm. Bir çift siyah parlak ayakkabılarla karşılaştım. Bu rugan damatlık ayakkabılar ne kadar da çok şey hatırlatıyordu bana. Ayakkabıların tanıdık olmasından daha fena, işittiğim ses tonunun tanıdık olmasıydı. Bu ses, zihnimde çok uzaklara attığım birinin sesiydi. Bu ses, ruhumdaki yaraların başrolüydü. Bakışlarımı ürkek ve yavaş bir şekilde yukarı doğru kaldırırken, kalbimin çığlıkları canımı acıtıyordu. Bu sesleniş... İçimde kül ettiğim serzenişleri yeniden alevlendiriyordu. Onunla yüzleşmeye hazır değildim. Kulaklarımda eski bir mazinin ninnileri çınlıyordu. O çok tanıdık sesin yüzü, artık bir yabancının soğukluğu kadar uzak geliyordu bana. Bana eskiden 'serçe' diye hitap ederdi. Çünkü tınaz bir yapım vardı. Onun gözlerinde bir kuş kadar cılız ve küçüktüm.

Ama en fenası, bana hâlâ böyle seslenme cüretini kendinde buluyor olmasıydı.

Gözlerimde ki acıdan utanıyordum.

Karşımdaki çok iyi tanıdığım bu yabancıdan utanıyordum.

Babamdan utanıyordum...

Eskiye göre saçları biraz daha aklanmıştı sanki, ama üstündeki temiz kıyafetler onu yine de eskisine göre daha genç göstermişti. Ne garip... Ona ne kadar uzun süre bu utançla baktığımı tam olarak hatırlamıyordum. Ama bakışlarım, bütün seslerin susmasına sebep olmuştu. Kimse benden önce lafa girme cesaretini gösteremiyordu sanki.

Bu adamın burada ne işi vardı?

Bu adam, hangi yüzle benim karşıma çıkabiliyordu?

Ablamın da Vural'la tanıştıktan sonra, bu adamla iletişimini kestiğini sanıyordum. Bana söylenen buydu çünkü... Ortada büyük bir yalan dönüyordu. Ve bu yalan bana, ablam tarafından söylenmişe benziyordu.

Babamı, tiksinircesine tepeden tırnağa süzdüm. Üzerindeki temiz kıyafetler gözüme eskilerinden daha kirli geliyordu artık. Bu kıyafetleri alacak parayı nereden bulduğuna şaşmamalıydı aslında. Müstakbel damadına kısa bir bakış attım. Hepsinden tiksiniyordum artık... 

"Ne işi var bunun burada?" Kelimeler o kadar zor çıkıyordu ki boğazımdan. Her harfin çıkısında kalbime iğneler batıyormuş gibi... Zihnimde, eskileri düşünürken babamı hiç böyle canlandırmamıştım kafamda. Onu görmeyeli sadece üç sene olmuştu, ama sanki üstünden onlarca yıl geçmiş gibi hissediyordum. Onu hayatımın her yerinden o kadar uzağa atmıştım ki, tekrar görmek ona karşı hissettiğim öfkeden başka bir şeyi getirmemişti. Sevgi, özlem... Hiçbiri. Geriye iyiye yorabildiğim tek bir duygu kırıntısı dahi kalmamıştı. Soruma cevap veremiyordu. Soruma cevap veremeyen adamdan kafamı Vural ve ablamın olduğu yöne çevirdim. Vural'ın endişeli bakışlarını teğet geçerek, ondan binlerce kat daha fazla endişeli görünen Cemre'ye baktım. Oda açıklama yapmak istercesine, büyük bir panikle ayağa kalktı.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin