Çok büyük bir hata yapmış, ilk kez kişisel arzularına bu denli teslim olmuştu. Karşısındaki kadının kokusu etrafını sararken iyice bu girdaba çekiliyordu. Öte yandan zihninde durmadan çınlayan bir ses vardı: "Hemen geri çekil!"
Mantığına itaat edemiyor, saniyeler bu iç mücadelesiyle geçip gidiyordu. Sonra bir anda gözlerini açıp kaşlarını çatarak geri çekildi. Arya sarhoştu. Her ne oluyorsa kendini durdurmalıydı.
Arel geri çekilince Arya da biraz geri çekilmiş oldu ve yarı açık gözleriyle ona baktı. Daha sonra gözleri kapandı ve geriye doğru düşmeye başladı. Bunun üzerine Arel, bir eliyle hemen onu arkadan destekledi. Böylece Arya, başı arkaya eğik bir şekilde tüm savunmasızlığıyla Arel'in karşısında sabitlenmiş oldu.
Arel'in bakışları önce Arya'nın saçlarına, sonra gözlerine, ardından dudaklarına takıldı. Bir müddet dudaklarını izledi. Az önce ne yapmıştı? Arya, ona o kadar yakınken neden neler olacağını tahmin edememişti? Daha kötüsü, belki de tahmin etmişti. Peki neden geri çekilmemişti? Bunu yapmaya yönelik büyük bir iradesi vardı oysa. İyi ama neden yapamamıştı ki?
Bu sorular ona eziyet etmeye başladı. Şimdi tüm bu olanlara son verecek, Arya'yı uyuması için bir odaya bırakacak ve sabah hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edecekti.
Kararlı bir şekilde kendi kendini ikna ederken gözleri bu kez Arya'nın açıkta kalan boynuna doğru indi. Verdiği kolye tüm güzelliğiyle orada duruyordu. Kolye ilk aldığında da bu kadar güzel miydi, emin olamadı. Belki de kolye güzel değildi, sahibi tarafından güzelleştirilmişti.
- Yeter bu kadar!
Söylenerek ayağa kalktı ve Arya'yı da uyandırmamaya gayret ederek kucağına aldı. Mümkün olduğunca ona bakmamaya çalışıyordu. Ama iyiden iyiye yanmaya başlayan kulakları ve zihninde tekrar tekrar dönen az önceki anın görüntüleri ona hiç de yardımcı olmuyordu. Yine de büyük bir istikrarla üst kata gitmeye başladı.
Misafir odasının önüne geldiğinde durakladı. Bu gece diğerlerinin aksine daha soğuktu ve orası da epeyce bir süredir kullanılmamıştı. Arya'yı oraya götürmekten vazgeçip kendi odasına doğru ilerledi. Zaten bu gece pek de uyuyabilecekmiş gibi hissetmiyordu, ofisine geri dönüp kalan işleri halledebilirdi.
Nihayet odasına geldiğinde Arya'yı sarsmamaya özen göstererek kapıyı açtı ve yatağına doğru ilerleyip onu nazikçe yatağa bıraktı. Hızlıca alttaki pikenin kenarını buldu ve Arya'nın üstüne örtmek için hareketlendirdi. Bir an önce buradan çıkmalıydı. Arya'nın üstünü kabaca örttükten sonra başını çevirdi ve geri çekildi. Gitmek üzere bir adım atmışken bileğinde bir sıcaklık hissetti.
- Gitme, korkuyoruuum.
Arya, gözlerini açmış ona bakıyordu.
- Halletmem gereken işler var. Korkma, ben malikanedeyim, kapıda da bir sürü muhafız duruyor.
Arya, onu duyunca bakışlarını hüzünle kaçırdı ama elini henüz geri çekmemişti. Gerçekten korkuyordu ama bu sebepten bir erkeğe yalvaracak da değildi. En sonunda pes eden Arel oldu.
- Sadece sen uyuyana kadar, tamam mı?
Arya ona bakmadan başını salladı. Böylece Arel, yatağın kenarına sırtı ona dönük bir şekilde oturdu.
- Öyle paston yutmuş gibi oturjak mısın tüm geje?
Arel, ona döndü:
- Anlamadım?
Arya, onun şaşkın ifadesini görünce kıkırdadı.
- Tamaaam, sana paston benzetmesi pek gitmedi. Heykel mi demeliydim mi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasíaHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?