Yazar'dan
Gözlerini araladığında gülümsedi Ceylin. Sevdiği adamın kokusunu alarak, onun kollarında uyanmıştı. Daha ne isterdi ki zaten. Alp hala uyuyordu. Ceylin biraz gerinip telefonunun ekranından saatine baktı.
12.43... Bu kadar uyumuş muydu sahiden? Yattığı yerden kalkacaktı ki bir an çıplak olduğu geldi aklına. Utandı.
Alp hazır uyuyorken hemen kalkabilirim diye düşündü. Yataktan Alp'i uyandırmamaya dikkat ederek kalktı. Tam kıyafetlerini eline almış, tuvalete doğru ilerliyordu ki bir ıslık sesi duymasıyla olduğu yerde kaldı.
"Sabah sabah bu güzelliği görerek uyanmak da varmış." Dedi Alp keyifle. Arsızca süzdü karısını. Ceylin ise kendine gelir gelmez tuvalete koşmuştu. Utancından kıpkırmızı oldu. Alp ise arkasından kahkaha atmıştı. Şimdilik daha fazla utandırmaması gerektiğini düşündü.
Ceylin duşunu aldıktan sonra giyinmiş vaziyette çıktı. Alp ise bir şey söylemeden, sadece Ceylin'in dudaklarına bir öpücük kondurarak duşa girmişti.
Aşağı indi Ceylin. Kahvaltı hazırlamak istedi. Alp her ne kadar bir yardımcı tutmak istese de, henüz biriyle anlaşamamıştı. Ceylin her ne kadar şimdilik gerek olmadığını söylese de Alp "yorulmanı istemiyorum." Diyerek Ceylin'in itirazını geri çevirmişti. Bir yardımcı gelene kadar Ceylin halledecekti. Kahvaltılıkları masaya dizdikten sonra en son güzel bir omlet yaptı. Onu da masaya koyduğunda Alp inmişti aşağı.
"Güzelim neden zahmet ettin birlikte hazırlardık."
"Beş dakikalık iş aşkım ne zahmeti." Diyerek Alp'in dudağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Hadi otur sen ben çayları hallederim." Deyip oturttu Ceylin'i sandalyeye. Çayları da Alp doldurduğunda neşeyle kahvaltılarına başlamışlardı. Yarın balayına gideceklerdi. Ceylin, İtalya'ya Garda Gölü'nün kenarına gitmek istemişti. Alp de orada güzel bir otel bulmuş, orayı ayarlamıştı.
Asiye ise çok hafif çıkmış, çıkıntılığı ancak çok dikkatli bakıldığında fark edilebilen karnını süzüyordu aynada.
"Gökhan! Baksana artık belli ediyor kendini!" Dedi heyecanla.
Gökhan ise ellerini Asiye'nin karnına koymuştu.
"Bebeğimizin büyüdüğünü görmek için sabırsızlanıyorum Asiye'm."
Aniden Asiye'nin yüzü düşünce Gökhan söyleyeceği şeyi merakla bekledi.
"Gökhan...Ya bu şişkinlik bebeğimiz değil de dün gece düğünden sonra yediğim lahmacunlarsa?" Diye sordu dehşet içinde.
"Yavrum o bizim bebeğimiz. Hem artık ufak ufak kendini belli edecek aya da geldi. Üç aylık oldu." Dedi Gökhan karısını sakinleştirmek istediğinden. Bir yandan da şefkatle karnını okşuyordu. Asiye tatmin olmuş şekilde başını salladı.
Eğilip karnına bir öpücük kondurdu Asiye'nin.
"Sence kız mı olacak erkek mi? İki kontrol sonra öğrenebilecekmişiz cinsiyetini." Dedi Asiye heyecanla.
Gökhan onaylar anlamda başını salladı. "Yani, sağlığı her şeyden önce. Ama kız olacakmış gibi hissediyorum." Sonra aklına gelenlerle gülümsemesi birden bire dondu.
"Kızımız olursa, asla Elif'le görüştürmeyeceğim."
"Gökhan saçamlama istersen. Halası o tabi ki görecek de sevecek de. Nereden çıktı şimdi bu?"
"Hatırlamıyor musun? Kızıma taktik verecekmiş de bilmem neymiş de!"
"Ay hala o olayı aşamadın mı aşkım sen. Kıyamam ben sana." Diyerek Gökhan'ın yüzünü avuçlarının arasına almış, sıkıştırmıştı.
"Yavrum şurada ciddi bir şey konuşuyoruz. Bana bak küçük hanım! Elif halanı dinlemeyeceksin baştan anlaşalım." Demişti Gökhan. Asiye ise gülmüştü bu haline. Asiye de bir kızlarının olacağını hissetse de, erkek de olabilir tabii diyerek bu düşüncesini dillendirmemişti.
"Hala abimle çocuklarımızın birlikte büyüyeceğine inanamıyorum." Dedi Gökhan.
"Evet, aralarında sadece 1.5 ay olacak. Birlikte oynayacaklar, birlikte okula başlayacaklar." Diyerek yanıtladı onu Asiye.
Neva ve Alihan onları kahvaltıya çağırmıştı. Güzel bir Pazar günü geçirmek istediler birlikte.
Neva ise yine sabah bulantılarıyla baş etmeye çalışarak gözlerini açtı. Baş edemeyeceğini düşündüğü an tuvalete koşmuştu yine. Tabii çoktan uyanmış, Neva'yı seyreden Alihan da peşinden koşmuştu. Ama kapıyı kilitlemişti Neva. Sinirle derin bir nefes aldı Alihan. O Neva'nın her anında, her zorluğunda yanında olmak istiyorken Neva onu engelliyormuş gibi hissediyordu.
"Neva, aç güzelim kapıyı hadi."
Neva cevap vermemiş fakat kapıyı da açmamıştı.
"Yavrum bak sakin kalmaya çalışıyorum. Hemen kapıyı açmazsan kapıyı kırarım, doğurana kadar da kapıyı koydurtmam buraya." Dedi sonlara doğru yükselen sesiyle.
Neva yapar bu deli diyerek kapıyı açmıştı. Açtığı gibi Alihan'ın endişeli yüzünü görmüştü. Hemen Neva'nın yüzünü avuçları arasına aldı Alihan.
"İyi misin?"
Neva onaylar anlamda başını sallayınca azarlama moduna geçti yine Alihan.
"Ne diye şu siktiğimin kapısını kilitliyorsun ki? Neva çok ciddiyim bir daha kapıyı ne olursa olsun kilitlemiyorsun!"
"Tamam aşkım." Dedi masumca Neva. Alihan onun bu hallerine kıyamıyordu. Sarıldı karısına sıkıca.
Neva giyinme odasına geçti. Alihan da arkasından. Tüm gün evde olacağından sadece bir eşofman takımı çıkarttı dolabından Neva. Alihan da bir eşofman ve tişört aldı.
Neva iç çamaşırlarını almak için alt çekmeceye eğilecekti ki Alihan engel oldu.
"Eğilme, ne istiyorsan söyle ben vereyim güzelim." Dedi yumuşakça.
Neva gülümsedi. İstediklerini işaret ettiğinde, Alihan kaşlarını çattı.
"Sütyen giymeyecek misin?" Neva olumsuzca başını salladı.
"Şu sıra hassaslaştığımı hissediyorum sevgilim. Bari evde giymeyeyim, acıyor." Deyince Alihan bir öpücük kondurdu dudaklarına. Neva'nın istediği sporcu sütyenini verdi.
Giyindikten sonra Alihan her zaman yaptığı gibi süzdü Neva'yı. Ne kadar baksa, ne kadar seyretse az geliyormuş gibi hissediyordu.
"Allah'ım bir insan eşofmanın içinde bile nasıl bu kadar güzel olabilir? Aklımı başımdan alıyorsun hatunum." Deyip arkasından sarıldı. Elleri karnında birleşirsen başını da Neva'nın boynuna gömüp kokusunu ciğerlerine dolduruyordu.
Neva da arkasında dağ gibi duran adama yaslandı. Ellerini ise, Alihan'ın karnındaki ellerinin üzerine koymuştu.
"Sen öyle görüyorsun, öyle bakıyorsun Alihan'ım."
Alihan boynuna bir öpücük kondurup ayrıldı Neva'dan. Bir şey demeden bir elini beline sarıp odadan çıkmak için yönlendirdi Neva'yı.
Onlar aşağı indikten hemen sonra kapı çalmış, Gökhan ve Asiye gelmişti. Neyse ki Elif ve Ceren kahvaltıyı hazırlamıştı.
Neva onlara teşekkür mahiyetinde, uzaktan bir öpücük atıp kapıyı açmıştı.
Neva ve Asiye sanki hiç birbirlerini görmemişler gibi kucaklaştığında Gökhan gözlerini devirdi.
"Hoşgeldiniz." Dedi Neva neşeli ses tonuyla. Alihan ise her zamanki gibi düz bir tonla "günaydın" demişti.
"Hoşbulduk kuzum benim. Ay Neva bir şey diyeceğim. Ben çok açım." Diyerek hemen konuya girdi Asiye. Neva kıkırdadı.
"Hadi geçin, kızlar sağolsunlar hazırlamışlar her şeyi. Bizimki bana sabahları rahat vermiyor." Dedi Neva.
Asiye göz kırparak, fısıltıyla "ne yapıyor kız?" Diye sorduğunda Neva muhabbetin çok yanlış yere gittiğini fark etmiş,
"Ay ben bebekten bahsediyorum! Bulantıdan mahvediyor beni."
"Ha sen şey, bebekten bahsediyorsun evet." Diyerek utanmıştı Asiye.
Sofraya oturmadan kızlarla da günaydınlaştı Asiye ve Gökhan.
Asiye iştahla kahvaltısını yaparken, bir yandan Gökhan hala tabağını doldurmaya devam ediyordu. Asiye'nin hiç şikayeti yoktu bu durumdan. Yemek görmediği zamanlarda ne kadar kilo aldığından da yakınsa, yemek gördüğü zaman bu yakınmalarını unutuyordu.
Neva ise, Alihan'ın "bunlar bitecek." Diyerek koyduklarına tiksintiyle bakıyordu. Yumurtanın kokusu burnuna geldikçe masadan kalkma isteğini baskılamakla meşguldü.
"Yumurtayı alsan?" Dedi sevimli ses tonuyla Neva.
"Olmaz. Doğru dürüst protein almıyorsun. Yumurta yemen lazım."
"Asıl bu yumurta biraz daha önümde olursa her şeyi çıkaracağım. Diğer yediklerim de bir işe yaramayacak." Diyerek tehdit ettiğinde Alihan hemen yumurtayı almıştı Neva'nın tabağından. Neva ise zafer gülümsemesini sundu.
Sonrasında önündekileri yemeye başlamıştı.
El birliğiyle kahvaltıdan sonra masayı toplamışlardı. Hatta Elif abilerinin de yardım ettiğini görünce şaşkınlığını gizleyememişti.
"Abilerim ev işinde yardım mı ediyor yoksa ben mi yanlış görüyorum." Demişti. Gökhan ve Alihan ise Elif'i duymazdan gelerek devam etmişlerdi. Eşleri de kardeşleri de şu sıra çok yoruluyorlardı. En azından yüklerini biraz olsun almak istemişlerdi.
Ceren ise "Siz kimsiniz ve abilerime ne yaptınız?" Demişti.
Fakat bulaşık makinesine dizerken iki fincanı Gökhan yüzünden mefta olunca Neva, Alihan'ı da Gökhan'ı da salona yollamıştı.
Kısa bir süre sonra kızlar da kahve ve bitki çaylarıyla salona gelmişti.
Neva bitki çayını görünce bıkkınca nefesini verdi.
"İneklerin, koyunların bile bizim kadar bitkiyle mesaisi olmamıştır." Diye söylenince Alihan ona bakmıştı.
"Bir şey mi dedin güzelim?" Duymuştu tabi de, duymazdan gelmişti.
"Yok efendim ne haddime. İneklerden, sütünden falan bahsediyordum öyle." Demişti sinirle. İçmemişti çayını.
"Fıstığım hadi iç bak bağışıklık sistemin için." Dedi Alihan karısının çayı içmediğini görünce.
"Başlatma bağışıklığına Alihan! Sıkıldım ya. Biraz sal beni sevgilim valla yetti artık." Diyerek en son kendine hakim olamayarak patlamıştı Neva.
"İmza, kaşe, mühür." Diyerek desteklemişti onu Asiye.
Elif ve Ceren ise sadece izliyordu. O sırada tartışmayı Elif'in telefonu böldü.
"Aa Ceylin arıyor." Diyerek heyecanla açtı telefonu.
"Ne yapıyorsunuz bakalım?" Diyerek neşeyle sordu Ceylin.
"Ay biz standardız asıl haberler sende." Diye Elif bir an abilerini unutarak ima dolu cümlesini kursa da, abileri uyarı anlamında boğazını temizlemiş, gözlerini kaçırmışlardı. Ceren ise Elif'in kafasına hafifçe vurmuştu. Elif o zaman ne söylediğinin farkına varmış ve susmuştu.
"Ne haberi be. Sen de." Diyerek geçiştirmişti Ceylin.
"Balayına gidiyor musunuz abla?" Diyerek lafa dahil oldu Ceren.
"Evet yarın İtalya yolcusuyuz."
"Ayy ne güzel. Benim için de gezin bol bol. Çok öpüyorum seni Ceylin. Enişteme selamlar." Diyerek kapatmıştı telefonu Elif.
"Nereye gidiyorlarmış?" Diye merakla sordu Asiye.
"İtalya. Ama nereye olduğunu söylemedi." Dedi Elif.
"Ay valla ablam ne şanslı İtalya'ya gidiyor." Dediğinde Ceren, Alihan alınmış gözlerle baktı. Kıskançlık damarlarında geziyordu sanki.
"Sanki gezdirmedim size İtalya'yı karış karış." Diye söylendi.
"Ya tabi şimdi abi de..." diyerek Ceren gevelemeye başladığında Neva, bir şey söyleyemeyeceğini anlamış, Ceren'i kurtarmıştı.
"Nereyi gezdirdin aşkım?" Diye atılmıştı.
"Milano, Como, Floransa, Napoli, Amalfi, Roma.Bayağı gezdirdim yani geldikleri kısacık sürede." dedi Alihan.
"Geldikleri?" Diyerek anlamsızca baktı Neva.
"Abim iki yıl Milano'da yaşadı." Dedi Elif.
"Sen?" Diyerek şaşkınca Alihan'a baktı. Alihan onaylar anlamda kafasını salladı.
"Mimar Sinan'da mimarlığı bitirdikten sonra yüksek lisansa Milano'ya gittim. Gökhan da mesela İTÜ'yü bitirdikten sonra Almanya'ya Hamburg'a gitmişti." Diyerek devam etti Alihan.
Neva bir daha etkilenmiş şekilde baktı kocasına.
Tüm pazar gününü birlikte geçirdikten sonra, gece olmasıyla Gökhan ve Asiye evlerine gitmişti. Neva ise iyice yorulduğunu fark etmiş, uykusunun geldiğini hissetmesiyle odasına çıkmıştı. Tabii, Alihan da hemen arkasından odaya girmişti.
Neva geceliğini giydikten sonra yatağa uzanmış, yorganın altına girerek, kocasının çıplak göğsüne başını yaslamıştı.
"Milano'da yaşadığını hiç duymamıştım."
"Hiç yeri gelmemişti ki söyleyeyim gonca gülüm."
"Ben Roma, Floransa ve Milano'ya gitmiştim. Ama Milano'da çok kısa kaldım. Doğru dürüst gezememiştim."
"Bebeğimiz doğsun, toparlasın. Hep birlikte gideriz. Ben sana karış karış gezdiririm istediğin bu olsun." Dediğinde içten bir gülümseme sundu Alihan'a Neva.
"Sen şimdi İtalyan'ca biliyorsun değil mi?" Diye sordu çocuk gibi.
"Evet güzelim."
"Bana İtalyan'ca bir şey söylesene."
"Ne söyleyeyim mesela?"
"İçinden ne geliyorsa işte."
Alihan aklından geçen cümleyle gülümsedi. İyice sardı kollarıyla Neva'yı. Kulağına eğilip, fısıltı gibi çıkan sesiyle konuştu:
"Ti amo tanto quanto l'infinito dell'universo, mio fiore raro."
Seni evrenin sonsuzluğu kadar çok seviyorum nadide çiçeğim.Yeni bölüm geldiii❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıvılcım
RomansAlihan Arslanoğlu...Tüm Mardin'in korktuğu,sert fakat bir o kadar da adaletli, hakkaniyetli genç bir adam. Neva Gökçe Demirhan...Yaşına göre mesleğinde oldukça başarılı, tuttuğunu koparan, dikbaşlı, idealist bir genç kadın. Her iki gencin de ortak n...