Alihan Arslanoğlu'ndan
Neva'nın hazırladığı yemekleri büyük bir iştahla yedim. Harika yemek yapıyordu. "Beğendin mi?" Diye sordu büyük bir beklentiyle. Normalde mercimek çorbasını sevmezdim. Ama onun eli değdiğinden midir nedir, çok sevmiştim. Onaylar anlamda başımı salladım. Gülümsedi. "Afiyet olsun." Diyip boş tabakları almak için ayaklanınca ben de masada kalanları alıp mutfağa götürdüm arkasından.
Hızlıca toparladık mutfağı. Benim de yardım ettiğimi görünce şaşırdı. "Sen ağa değil misin?Neden mutfak topluyorsun?" Diye sordu alayla. "Sen de hanımağa değil misin? Neden mutfak topluyorsun?" Diye aynı tonla cevap verdim. Ondan cevap gelmeyince devam ettim: "Yaşadığı alanı leş gibi bırakıp, değer verdiğim kadına pisliğimi temizletmem. Bulunduğumuz yeri temiz tutmak ikimizin de ortak görevi olmalı." Dediğimde gülümsedi. Başını salladı hafifçe.
"Sana kahve yapayım mı? İçer misin?" Diye sordu güzel gözlerini gözlerime dikerek. "Sade" diyip gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Bir süre gözlerimiz birbirinde kenetli kalmıştı. Kalbimi tekletiyordu bu kadın...
Neva, gözlerini gözlerimden ayırıp kendisine ve bana kahve yapmaya koyuldu. Mutfakta yapacak bir şey kalmadığında yeniden salona geçtim. Şöminenin ateşinin biraz söndüğünü görünce, birkaç odun daha attım, üşümesin çiçeğim.
Elinde iki fincan Türk kahvesiyle geldiğinde, kahveleri önümüzdeki sehpaya bırakıp, oturduğum ikili koltuğun yanına oturdu. Yan yanaydık, kokusu burnumdaydı. Dayanamadım, elini alıp bir öpücük kondurdum. O esnada biraz da çekiniyordum aslında. Ben kimseden çekinmeyen Alihan Arslanoğlu, bu kadının atacağı bir tedirgin bakıştan bile çekiniyordum. Tepkisini anlayabilmek için baktım gözlerine. Harelerinde bir öfke, kırgınlık, kızgınlık yoktu. İçime su serpilmişti.
Akşama doğru, kendime bir kadeh viski koymuştum. "Alkolle aran nasıl?" Diye sordum Neva'ya. "Yani, nadiren alırım. Ama viskiden nefret ederim." Diyerek elimdeki kadehe bakarken yüzünü buruşturdu. "Şarap?" Diye teklif ettim. "Beyaz" diyerek onayladı beni. Dolaptaki beyaz şaraptan bir kadeh doldurarak eline verdim. Şömine başında oturmuş, içkilerimizi yudumluyorduk. Neva'nın huzursuzluğunu anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. Derin bir nefes aldı. "Alihan, ben..çalışabilecek miyim?" "İstersen neden olmasın Neva" "İstiyorum. Hem de çok istiyorum. İzin vermeyeceksin diye korktum. Ha izin vermesen de çalışırdım ama boşu boşuna gerginlik olurdu." Diye umursamazca konuştu. "Benim senin mesleğine de, iş hayatına da saygım sonsuz Neva. Bu kadar eğitim görmüş, emek vermişken evlendin diye seni evde oturmaya zorlayamam. Ama çalışmak gibi bir zorunluluğunun da olmadığını bil." Dedim. Ne zamandır ona söylemek istediğim şeyle devam ettim. "Ama bir şartım var, şuanda doğru dürüst avukatım yok ve senin, benimle çalışmanı istiyorum." Diyerek devam ettim. Güldü alayla. "Senin mi doğru dürüst avukatın yok?Güldürme beni." "Hatırlarsan seninle tanıştığımız gün avukatlarımı değiştirmem gerektiğini söylemiştin,ben de seni dinledim işte." Dedim. Şaşırdı. "Peki. Ama avukat olarak beni dinlemeni istiyorum işle ilgili hukuki konularda. Söylediğim şeylerin yapılmamasından, önerilerimin ve uyarılarımın dikkate alınmamasından nefret ederim."dedi Neva. Sonunda birkaç haftadır içinde uyuyan dişi aslan yine eskisi gibi ortaya çıkıyordu. "Kabul. Hukuk departmanının başında sen olacaksın. Ekibini de kendin oluştur. Şuan 3 tane çok güvendiğim avukatım kaldı. Onları da beğenmezsen kovabilirsin." Dedim. Kafasını sallayıp şarabından bir yudum aldı. Aklımdaki soru, içimi yerken dayanamadım ve sordum: "Benden korkuyor musun Neva?" Başını olumsuz anlamda salladı. "Ben kimseden korkmam." "Peki neden bu kadar uzaksın bana?" Güldü. "Neden acaba? NEDEN ACABA? EVLENDİĞİM ADAMI SEVMEYİ BIRAK TANIMIYORUM BİLE!" Sakin başladığı cümlesini bağırarak tamamlamıştı. Derin bir nefes aldım. "Neva, ben böyle olmasını istemezdim..." "İSTEMEZDİN AMA OLDU DEĞİL Mİ? SENDEN DE AİLENDEN DE, BABAMDAN DA NEFRET EDİYORUM!" Diye bağırdı. Ağlıyordu bir yandan. Benden nefret ettiğini açıkça söylemesi canımı acıtmıştı. Ayağa kalktım. "Neva, ben kendimden çok taviz verdim. Ama.." "Ama ne Alihan? Sıkıldın mı? Dayanamıyor musun? Öyleyse boşa beni gideyim."
Yazar'dan
Neva'nın son cümlesiyle delirmişti Alihan. Kolunu tuttu Neva'nın. "Boşanmak falan yok." Dedi kesik kesik dişlerinin arasından. Kolunu acıttığını fark ederek çekti ellerini. "Sakın.. daha fazla benim sabrımı sınama Neva. Anneme söylediklerine sustum, senin için bu kadar imkan yaratırken bana yüz çevirmene sustum. Ama artık yeter." Dedi Alihan öfkeden kızarmış gözleriyle. Her şeye tamamdı. Kadınını bir ömür yine beklerdi. Ama açık açık kendisinden nefret ettiğini söylemesi Alihan'ın canını çok acıtmıştı. Alihan canı acıdığı zaman can acıtırdı. "SABRIN SINANIRSA NE OLUR ALİHAN? DÖVER MİSİN? NE YAPARSIN? BIKTIM SENDEN DE, ANNENDEN DE BIKTIM. 3 GÜNDE ÖLDÜRDÜNÜZ BENİ." "NEVA" diye gürledi Alihan. İlk defa bu raddeye gelmişti. Sesini, kendisini Neva'ya duyurmak istemişti. "NE VAR NEVA NEVA NE VAR? SAYENDE İSMİMDEN DE KENDİMDEN DE NEFRET EDİYORUM." Alihan'ın artık tahammülü kalmamış, sesini kontrol edemiyordu. "KENDİNE GEL NEVA. SEN ARTIK İSTESEN DE İSTEMESEN DE KARIMSIN. KARIM GİBİ DAVRANACAKSIN. ANNEME, KARDEŞLERİME SAYGISIZLIK YAPMAYACAKSIN. YOKSA YEMİN EDERİM KONAĞIN KAPISINDAN BURNUNUN UCUNU ÇIKARAMAZSIN." Diye bağırdı Alihan. Bunları yapacak biri değildi de, Neva'nın canı acısın istemişti. Neva için çok değişmişti, çok çabalamıştı. Ama kısasa kısas yapma huyunu bırakamamıştı. Neva öfkesine hakim olamayıp bir tokat attı Alihan'a. Ama Alihan'ın kısasa kısas yapmayacağı tek şey, kadına el kaldırmaktı. Hiçbir şey söylemeden odasına gitti Alihan. Neva'da koltuğa çöktü ağlayarak. Alihan karşısındayken gizlemişti ağlamaklı olduğunu. Zaafını göstermemeliydi. Ama gidince gözyaşları boşalmıştı artık.
Salonda ağlayarak koltukta uyuyakaldı. Gece 04.00 gibi Alihan salonun kapısından çaktırmadan Neva'ya baktı. Çok kırgındı ona. Tokat olmasa belki çekip gitmeyecekti, ama kırılmıştı bir kere. Neva'ya da kendince hak verse de işittikleri çok ağırdı Alihan için. Diğer koltukta duran battaniyeyle Neva'nın üstünü örtüp odasına girdi. O gece gözüne gram uyku girmemişti. Sabah 08.00 gibi ikisi de kalkmış, birbirlerine tek kelime etmeden arabaya binip konağa gitmişlerdi. Alihan eşyalarını yatak odasına bırakıp, işe gitmişti. Herkes farkındaydı bir gerginlik olduğunu. Kızlar hiç üstüne gitmedi Neva'nın. Fakat Fatma Hanım, gelininin odasına dalmıştı bile. "Ne hale getirdin oğlumu?" Diyerek girmişti içeri. "Size de günaydın Fatma Hanım.." diye söylendi Neva. "Seni edepsiz, seni gelin diye, bize torun ver diye aldık. Oğlumu bir dövmediğin kalmış." Diye sesini yükseltti Fatma Hanım. Neva hiddetle döndü kadına. "Merak etmeyin onu da yaptım Fatma Hanım." Dediğinde Neva'nın yüzüne bir tokat inmiş, dudağı patlamıştı. "ALLAH SENİN DE OĞLUNUN DA BELASINI VERSİN." Diyerek çıktı konaktan.Alp yoktu, İstanbul'daydı. Sevda geldi aklına. Dönmemişti henüz. Sevda'yı aradı. Sesini duyar duymaz, göz yaşları yeniden akmaya başlamıştı. "S-sevda, bana evinin adresini atabilir misin?" Sevda korkmuştu. Hemen konum attı. 20 dakika sonrasında da Neva, Sevda'nın evine gelmişti. Sevda, Neva'nın dudağını görünce iyice korkmuş, içeri almıştı Neva'yı. "Kim yaptı bunu sana?" Diye sordu şaşkınlıkla. "Biz, dün gece Alihan'la kavga ettik. B-ben ona tokat attım Sevda. Hak etmemişti aslında ilk ben bağırmıştım, ama son söylediklerine çok içerledim. Beni tehdit etti. İnanabiliyor musun? Beni.. sonra işte sabah da Fatma Hanım'la takıştığımızda oğlumu bir dövmediğin kalmış deyince onu da yaptım dedim. Tokat attı bana." Diye anlattım her şeyi. "Sevda en azından Alp gelene kadar burada kalabilir miyim? Alp gelince yanına giderim. Boşanma davası açarım." Dedim. "Boşanacak mısın? Kızım buralarda hoş karşılanmaz öyle şeyler." "Şu yüzümün hali nasıl karşılanır mesela Sevda? Buralarda nasıl karşılanacağı umrumda değil. Boşanacağım." Dedi genç kadın kendinden emin şekilde. Başlamadan bitmesi onun için en iyisiydi. Sevda derin bir nefes alıp, "sen nasıl istersen." Dedi. O akşam Sevda'nın annesi de babası da Neva Gökçe'yi sorgulamamışlardı. Misafirleri olarak kabul edip yemeği birlikte yemişlerdi. Akşam saat 21.00 civarı Sevda ve Neva, Sevda'nın odasında dertleşirken, kapının çalmasıyla Sevda dışarı çıktı. Neva da merdivenlere kadar arkasından gelmişti. Gördüğü yüz ile olduğu yerde kalmıştı. Alihan elinde bir demet kırmızı gül ile kapıda duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıvılcım
RomansaAlihan Arslanoğlu...Tüm Mardin'in korktuğu,sert fakat bir o kadar da adaletli, hakkaniyetli genç bir adam. Neva Gökçe Demirhan...Yaşına göre mesleğinde oldukça başarılı, tuttuğunu koparan, dikbaşlı, idealist bir genç kadın. Her iki gencin de ortak n...