URAZ
Mavi...
Belki de beni griden daha çok etkileyen tek renk buydu. Gri karmaşaydı. Mavi ise karmaşa yok olduğunda gerçekleşen huzur.
İki haftadır içten içe büyüyen, ısrarcı, yakamı bir türlü bırakmayan bir huzursuzlukla yaşıyordum. Hayatımın kilit cümlesi Ayşin olmuştu. Onu görmezden gelmeye çalıştıkça ona daha çok boğuluyordum. Vicdanımın attığı tekmeler ruhumu yaralıyordu. Planım tıkır tıkır işlese de başlangıç noktasına saplanmış kalmış gibi hissediyordum. Bitiş noktasını göremiyordum. Tek gördüğüm şey ise kendi kazdığı kuyuda boğulmamak için çırpınan bedenimdi.
"Herkes yanındaki arkadaşını kontrol etsin."
Merve'nin uyarısıyla dışarı bakmayı sürdürdüm. Didem yanımda olduğunu zaten ağır parfüm kokusuyla belli ediyordu. Hava bile aydınlanmamıştı. Daha karga bokunu yemeden yollara düşecek ne vardı? Bozcaada kaçmıyordu ya!
"Herkes tamam mı?"
Evet sesleri yükselirken camın yansımasından yer fıstığının ön çaprazımda oturduğunu fark ettim. Kulağında kulaklığı elindeki kitabı okuyordu. Kendini tüm dünyadan soyutlamış gibi duruyordu ya da sadece yanındaki zibididen kaçmak istiyordu. Hoş, son iki haftadır aralarından su sızmıyordu ama...
"O zaman Bozcaada tatilimiz başlasın. Herkese iyi yolculuklar."
Otobüsün içinde heyecanlı bir uğultu vardı. Herkes kamp alanına gittiğinde neler yapacağından bahsediyordu. Didem telefonundan aldığı yeni bikinilerin fotoğraflarını gösterirken gözüm yer fıstığına takıldı, farklı görünüyordu. Kendiyle savaşıyor gibi. Her zamankinden daha yorgundu. Eskisi gibi ifadesizleşmişti bakışları, sanki soyutlamıştı kendini dünyadan. Zayıflamıştı. Bu köprücük kemiklerinin daha da belirgin olmasından anlaşılıyordu. Beyaz teni canlılığını kaybetmiş gibi duruyordu ama dudakları hâlâ rengini koruyordu.
"Uraz." dediğinde irkilip Didem'e baktım. "Beni dinlemiyorsun."
"Hayır dinliyorum."
Meydan okur gibi gözlerimin içine bakan kız "En son hangi bikinimi gösterdim peki?" diye sordu. Düşünmeye bile gerek duymadan "Bilmem." dedim. Tam cevap vermek için ağzını açıyordu ki "Ufak kumaş parçalarından daha çok vücudunla ilgilendiğim için dikkatimi çekmedi." diye atladım. Dudağını ısırarak işveli bir şekilde bana bakan kızın yanağından makas alırken Cankut'un sıkıntılı sesi duyuldu.
"Sığmıyor lan bacaklarım benim buraya!"
Hepimizde aynı sorun vardı. Bu yüzden oldum olası otobüs yolculuklarını sevmezdim. "Gezi ruhunu hissediyor musun Sarı?" diye sorduğumda yaptığım imayı anlayıp sinirle bakan Cankut "Vur abi. Düşene bir de sen tekme at." dedi.
"Allah'ın sopası yok."
Cankut oflayarak koltuktan değişik pozisyonlar denerken içimin yağları erimişti. Merve'nin 'Herkes otobüsle gelecek.' emrinden sonra 'Gezi ruhu' temalı konuşması dün gibi aklımdaydı. Buradan gezi ruhu götüne kaçmış gibi duran Sarı'yı izlerken belli belirsiz gülümsedim.
"Müzik mi dinlesek?"
Didem'in sorusuyla ona dönerken "Sen dinle, ben uyuyacağım." dedim. Sen bilirsin der gibi omzunu silken kız karmakarışık çantasında kulaklığını aramaya koyuldu. Başımı koltuğa yaslayıp camın yansımasından yer fıstığını izlemeye başladım. O sırada otobüsün içinde hafif bir müzik yankılandı.
Vurmuyor yüzüne eskisi gibi,
Güneşin ısıtmıyor içimi,
Gelmiyor içinden uzatmak ellerini
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT (TAMAMLANDI) +18
Ficção AdolescenteMerhaba! Eğer bu satırları okuyorsan, senin bir yerlerden dikkatini çekebilmişiz demektir. Şu anda girdiğin bu kitap, 2016 yılında Watty birincilik ödülünü kazanan ve çıktığı ilk andan itibaren çok satanlara giren üç kitaplık seriyi kapsamaktadır; Ş...