AYŞİN
"Korumadan kastın, baban gelene kadar beraber kalmak mı?"
Uraz'ın şaşırmakla kızmak arasında kalmış ifadesine bir süre tepki vermeden baktım. Daha dün akşam benden uzak dur diyen adama 24 saat geçmeden yan yana olmayı teklif etmiştim. Bazen kendime hayret ediyordum, ama ne yapabilirdim? Başımı bunları açan O'ydu. Aslında baş komiserdi... ya da şöyle etraflıca düşününce bunları başıma açan şey kesinlikle vicdanımdı. Allah onu kahretsin, şimdi ne yapacaktım ben?
Uraz'ın hafifçe başını sallamasıyla düşüncelerimden ayrıldım. Ne söyleyeceğini az çok bilsem de 'Evet' demekten başka çarem yoktu. Başımı evet anlamında salladığımda gözleri pinpon topu büyüklüğünde açıldı. Kabul etmeyeceğini biliyordum.
"Ooo... Orada dur bakalım yer fıstığı."
"Beni senden kim koruyacak?"
Verdiği cevap aklımın ucundan geçmezdi. Bozulmuş bir ifadeyle "O ne demek?" diye sordum. Uraz başını olmaz der gibi sallarken "Seninle birkaç saat geçirmeye tahammül edemiyorum. Sen bana birkaç günden bahsediyorsun." diye cevap verdi. Sinirlenmeye başlamıştım. Benim ona ne zararım vardı ki benimle böyle konuşuyordu.
"Sana bana tahammül et diyen olmadı bu zamana kadar. İstediğin zaman gidebileceğini söylemiştim Kurt Uraz."
Kollarımı göğsümde bağladım; tek ayağımı yere vururken başımı onun tersi yere çevirdim.
"Hah."
Uraz'a kaçamak bir bakış attım. Yüzündeki alaycı gülümseme sinirimi daha çok bozunca bu sefer koltukta sırtımı ona verecek şekilde döndüm.
Gıcık! Korkmasam sana öyle bir soru sorar mıydım ben? Odun. Hatta su katılmamış odun. O kadar gurursuz mu sandın beni? Uyuz. Hem ben neden buna inanıyorum ki? Belki sırf gözümü korkutup bir daha peşinden gitmemem için bunu söyledi. Adam ondan uzak durmam için yalanlar uyduruyor, sende seninle kalmıyor diye trip atıyorsun. Aferin kızım sana. Sahi ben burada hâlâ neden oturuyorum? Kalk Ayşin kalk. Kokmadığını göster.
Ayağa kalktım. Eşyalarımı alırken "Biri doğru yolu sonunda buldu." cümlesi gözlerimi kısarak Uraz'a bakmama neden oldu. O ise hâlâ yüzünde belli belirsiz gülümsemeyle bana bakıyordu. Yüzü berbat ve acınası bir durumda olmasa bir yumrukta ben atardım ama 'düşene vurulmaz' diyen atalarımı üzmek istemiyordum.
"Çok meraklıyım sana!" diyerek çantamı koluma taktım. Sinirle arkamı dönüp ayaklarımı vura vura yürümeye başladım. Bu çocuk yüzünden resmen erken yaşta yaşlanacaktım. Böbrek ağrımı bile kısa bir an unutmama sağlayan gıcıklığına bir adet Oscar verirdim ama neyse... Kendini beğenmiş, egoist.
Ayakkabılarımı giyerken gördüğüm karartıyla kısa bir an başımı kaldırdım. Uraz salonun kapısına omzunu dayamış, kollarını göğsünde rahat bir tavırla kavuşturmuştu. Hâlâ sinir bir şekilde gülümsüyordu. Bu çocukta gülmeye bir başladı pir başladı. Ota boka da gülmez ki insan!
Başımı çevirirken gözüm üzerindeki tişörtü yırtacakmış gibi görünen kaslarına takıldı. Okuduğum kitaplardaki adamlardan esinlenilerek yaratılmış gibi gözüküyordu. Romanlardaki kızların neden ağızlarının suyu aktığını şu anda anlayabiliyordum. Gerçekten etkileyici bir görüntüye sahip diye düşünürken başımı iki yana sallayıp aklıma gelen düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştım. Fiziğin güzel olabilir Uraz Kurt ama ruhun çirkin olduğu için beş para etmezsin.
Ayakkabılarımı giydim. Çantamı kolumda düzeltirken Uraz'a bakmamaya çalışıyordum. Saçlarımı savurarak tam kapıyı açtığım an "Kapını iyi kilitle." dedi. Ses tonu bir an kaskatı kesilmeme neden oldu. Söylediklerinde doğrulup payı olup olmadığını tekrar düşündüm. Gerçekten baş komiserle içeri girmem başıma bir bela açar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT (TAMAMLANDI) +18
Teen FictionMerhaba! Eğer bu satırları okuyorsan, senin bir yerlerden dikkatini çekebilmişiz demektir. Şu anda girdiğin bu kitap, 2016 yılında Watty birincilik ödülünü kazanan ve çıktığı ilk andan itibaren çok satanlara giren üç kitaplık seriyi kapsamaktadır; Ş...