Son Oyun - 13. Bölüm

148 6 0
                                    

AYŞİN

Sabahın ilk ışıkları yaramaz bir çocuk gibi kirpiklerime dokunup kaçıyordu. Uyku ile uyanıklık arasındaki bedenim, henüz bu oyun için yeterli enerjiye sahip değildi. Yorganı başıma kadar çektim ve karanlığın beni tekrar uykuyla buluşturacağı anı bekledim. Gördüğüm rüyaya devam etmek istiyordum. Uraz'ın yanımda olduğu, bana kitap okuduğu, kokusuyla uykuya daldığım...

Zihnime dolan gerçeklik, ışığın başaramadığını yaptı. Gözlerim panikle açıldı. Başımdan yorganı çekip hızla doğruldum. Sabaha karşı yağan karın, etrafı kör edici bir beyazlığa büründürmesi yetmiyormuş gibi, ani kalkışım da gözümü kararttı. Bir an kıpırdamadan bu hissin geçmesini bekledim. Başımın dönmediğine emin olduktan sonra alıştırarak gözlerimi açtım. Odayı kolaçan ederken, Uraz'a dair en ufak bir iz arıyordum.
Yoktu.
Ama boynumdan enseme yayılan ağrı, üzerime sinen koku, hala hissettiğim sıcaklığı rüya olamayacak kadar gerçekçiydi. Peki öyleyse, Uraz neredeydi? Söylediği gibi beni unutup gitmiş miydi? Yakalanmış olsa, ortalık bu kadar sakin olmazdı. Yoksa hiç gelmemiş miydi? Her zamanki yamuk yatışlarımın biri yüzünden boynum tutulmuş olabilir miydi? Ya da Uraz'ın kokusuyla uyumak istediğim için Norveç'te giydiğim pijamalardan yayılan koku beni yanıltıyor muydu? Belki de yorgana fazla sarıldığım için bedenim ısınmıştı.
Ama bu kadarı çok değil miydi?
Aklıma gelen fikirle yataktan fırladım. Dün gecenin gerçekliğini kanıtlayacak tek şey telefonumdu. Gecenin köründe gelen arama oradaysa, Uraz'da gece boyunca benim yanımdaydı. Odanın içinde dört dönerek telefonumu aramaya koyuldum ama genel olarak koyduğum yerlerin hiç birinde bulamadım. En son nerede bırakmıştım?
Düşün Ayşin.
Uraz'ı aradın. Meşguldü. Kitap okumaya daldın. Telefon yanındaydı. Ablanla tartıştın. Tekrar Uraz'ı aradın. Hepsi bu odanın içindeydi. Sonra Uraz seni aradı ve sen...
"Hol!"
Koşar adım odadan çıktım. Tam da hatırladığım gibi, portmantonun önünde duran telefonum, gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Eğer uyur gezer değilsem ve uykumda telefonumu sağa sola bırakma gibi bir alışkanlığım yoksa, aramalara bakmama bile gerek yoktu.
Uraz dün gece buradaydı ve bana kitap okumuştu.
Yüreğimi coşturan mutlulukla telefonumu elime aldım. O sırada mutfaktan gelen tıkırtılar, ev ahalisinin çoktan uyandığını gösteriyordu. Bir anda duyduğumu sandığım sesler, olduğum yere çakılmama neden oldu. Babamın yanındaki kişi, dakikalardır gerçekliğini kanıtlamaya çalıştığım kişi değildi. Değil mi?
Hafif aralık olan mutfak kapısından başımı içeri doğru uzattım. Kahvaltı masası çoktan kurulmuş, fırından yeni çıkmış ekmeklerin ve simitlerin kokusu mutfağa feci bir şekilde yayılmıştı. Davlumbazın sesi ve çaydanlığın tıslamaları içeride uğultulu bir gürültü oluşturmuştu. "Bu tamam." Ocağın altını kapatan Uraz, içinde menemen olduğunu düşündüğüm tavayla gerisin geri döndü. Üzerinde ablamın kırmızı mutfak önlüğü vardı. Ablamın!
"Günaydın."
Kıskançlık kırıntıları Uraz'ın bana baktığını bile fark etmemi engellemişti. Bakışlarımı önlükten Uraz'ın yüzüne doğru kaydırdım. Sanırım o da bu durumdan memnun değildi. Tavayı masadaki nevalenin üzerine koydu ve ellerini arkaya götürdüğü gibi önlüğü çekip çıkardı. Ah baba. Ah! Alt dolaplarda bir şeyler arayan babam "Ah Ayşin," deyince kaskatı kesildim. Az önceki yakarışı sesli söylememiştim değil mi? Eğildiği yerden doğruldu. "Biz de birazdan seni uyandıracaktık. Günaydın kızım." Kıskançlık, beynime bile hükmetmiş, buraya neden geldiğimi unutturmuştu. Uraz'ın bu saatte, mutfağımızda, babamla menemen yapmasının mantıklı bir açıklaması var mıydı? Kekelercesine bir günaydından sonra Uraz'a bakarak "Sen, burada ne yapıyorsun?" diye sordum. Dudaklarımı sessizce kıpırdatarak 'Ne olur yakalandım deme,' dedim.
"Ben çağırdım."
"Ha?"
Babamın cevabına karşılık ağzımdan şaşkınlık nidası çıktı. Uraz doğruluğunu onaylarcasına başını salladı. "Madem Norveç gezini kahvaltıya bıraktık. Diğer kahramanımızın da burada olması iyi olur diye düşündüm. O da sağ olsun beni kırmadı." Tangır tungur bir şeyler aramaya devam eden babamın dikkatinin bizde olmadığı bir anda, Uraz elimdeki telefonu işaret etti. Bakışlarımı ekrandaki fark etmediğim mesaja kaydırdım. Sadece ilk birkaç kelimesini görebiliyordum. Yakalandığını düşünerek nefesimi tuttum ve mesajı tamamen okuyana kadar da vermedim.

ŞAH MAT (TAMAMLANDI) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin