Yeni bir fic, bundan sadece birkaç saat önce arkadaşımla konuşarak klişe ama böyle töre hissi verecek bir kurgu yazmak istediğimi konuştuk ve müsait olduğum için dayanamayıp bölümü yazdım. Nedense bunu yazasım çok geldi.
umarım sizde seversiniz.
okuduğunuz tarihi buraya not alın lütfennn
ayrıca ficin içindeki zaman dilimini siz kafanıza göre kurgulayın, ne çok ileri ne de çok geri, yüreğinizde hangi harabeyi görüyorsanız öyle çizin kelimelerimle kurduğum resimlerinizi.
!angst değil, sürekli sorulduğu için eklemek istedim!
tae:26 ve jk:19 yaşında.
!fic yeni olduğu için desteklerinizi bekliyorum!
iyi okumalar :)
Dead butterfly / taekook
...
"Sen tüm kentten daha yalnızdın, okyanus gibi yalnızlık. Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor.
Her anı ölüdür, şimdi sen bir anısın, sen de ölüsün. Her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek..."
...
Bölüm 1: Çaresizlik, azaba doğru giden adımların başlangıcıydı.
Tüm yaşam diye düşünüyorum böylesi sabahlarda, tüm yaşam güneş altında bir oyun... Bu çocuklar da benim çocukluğumdaki gibi merak ve korku ile mi bakıyor doğaya, dağlara, mısır tarlalarına, ucu bucağı gözükmeyen deniz yüzeyine. Çocuk, kendini bürüyen yalnızlığın boşluğun bilincinde değildir ve diğer dünyaların, her insanın oluşturduğu bir bütün dünyanın. Sonra, yol ilerler. Dünyalara açılan yeni yaşamlardır yolculuklar.
Ben bunun getirdiği sıra sıra yolları izliyordum. Hüzün kokan gözlerime bundan daha fazlasını ve bundan daha fazlası olur diye direniyordum. Yaşamı seyre durmaya çalışıyordum. Hani bir umuttur ya, insan güzele bakarken güzel olacağını sanır ya, işte öyleydi benim bakışlarım. Ama yok. İnsan daha en sevdiğinin göz yaşlarına engel olamazken, bencilce uçan kuşun özgürlüğüne bakarak nefes alamıyordu. Benim içim yanıyor, öyle kızgın bir kor ki bu, dursam, iki kelam etsem... yine onun canı yanardı. Canım abimin... Jimin'in.
İnsan hep der, anne ile baba sevgisi, kardeş sevgisi olmaz diye. Ne doğru söz. Ben daha anne kundağındayken kaybetmiştim, mağlup olup babanın acımasız, duygusuz merhametine bırakılmıştım. Soğuktu, katıydı, kuralcıydı. Ne bilirdi ağlayan bir bebeği pışpışlamayı, ona mama hazırlamayı. Altına bez koyup, üzerine örtü atmayı. Bilmezdi. Taştı o adamın yüreği. Daha çok para, mal, mülk severdi. Elinde olmayan her şeyi çok severdi. Bizi de o yüzden hiç sevmezdi.
Ama kuru ekmeği ıslatarak Jimin ile yediğim o günler, benim anne diye sarıldığım kollar onundu. Meleksin derdim ona hep. Sen annemin kokusunu üzerine giydirdiği bir meleksin. Annemde sensin, babamda. Sen benim her şeyimsin derdim. Korurdu beni. Dayak yemeyeyim diye atlardı üzerime. Babamdan kurtarır, sokakta beni taşlayan çocukları kovalardı. Kan içinde kalır, yine bana bir parça ekmek bulup doyurmaya çalışırdı karnımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...