38. Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim.

6.2K 757 593
                                    

Sellam ballişkolarım.... bir bölüm yazmışım uzunluğu dillere destan. Şaka şaka hiç içimden gelmedi yazmak. Zorla yazdım o da bölüm atacağım diye.

Geçiş bölümü sayın, ama sanmayın ki bomboş... yooo.. değil.  Ve angst yapmayacağım, buradan da bildireyim. Beni takip etmeyenler panomda paylaştıklarımı görmemiş olabilir. Neyse... (yorum baskısı yapmayacağım bu bölüm, neden? evet sinsi bir şeyi anlayacağım asjdfhdkls)

İyi okumalar :)



...

"Pişman değilim. Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha bir ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem!"

...


Bölüm 38: Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim, gönlüm senden geçmez bana döndü hep sözlerim. Unutmak o kadar kolay değil.

Gözlerim aynı noktaya takılmışlardı. Orada ne bulduğum değildi önemli olan ne bulmaya başladığımdı. Keza orada, o kadının acı çığlıkları vardı. O kadından fazlaydı görmüş olduklarım. Kan kokusunu hiç bu kadar yakından almamıştım. O kan benden zamanında dökülmüş olsalar bile bu bambaşkaydı. Farklıydı. Midemi ekşitiyordu. Zor geliyordu yatağın kenarına eğilip içimdeki tüm yaşayıp da gördüğüm o korkunç şeyleri kusmak. Bir bedenin içine hapsolmuş olan o organların neredeyse dışarıya fırladığını görmek.

Ve bunu yapanın senin neredeyse kalbini tek bir bakışıyla hoplatmaya başladığını düşündüğün o kişiyse üstelik.

O kırmızı gözlü, parlak, korkunç derecede insanın ruhunu derin bir acıya sürükleyen Delta'nın vahşetini gözlerimin önünden çekemiyordum. Bir insanın ölümü hak ettiğini düşünmem. Kinci veya nefret dolu değilimdir, ancak başkasına yaşattığını yaşamadan da ölmemeli. İnsan hak ettiğini bulmalı ve dünyanın adaletinin terazisi bu yönde daima dengede kalmalıydı.

Her şey geride kalmayacak kadar tazeydi.

Uyuklamak parça parça ölmek, uyumaksa yekpare ölüm. Bu aralar hep uyukluyordum. Vücudumdan büyük parçalar kaybetmişim gibi hissediyorum kendimi. Onun her daim kalbimin bir köşesinde olduğunu hissettiren gücünü, çekimi veya varlığını, bağını. Onun yokluğu muydu beni bu gördüklerimden ziyade içimde de eksik bırakan?

Rüyalarımdan bu gördüklerimin kabuslarıyla uyanıyordum durmaksızın. Ve en acısı da tüm bu yaşananlar olup biterken kırmızı gözlü Delta pençelerini bana da savuracakmışçasına bir hamle ile sürekli sıçrayarak uyanmama sebep oluyordu.

Ve ben Taehyung'u son üç gündür hiç görmemiştim. Burada değildi. Bize ait olan bu odada değildi. Olmasını ister miydim? Bilmiyordum. Eğer onu görseydim buna dair bir fikrim olacaktı elbette ki. Ama yoktu. Jennie vardı daima yanımda. Bazen ise yanımda kıvırılıp uyumuştu ve o süreçte en az o da ben kadar korkmuş görünüyordu. Bu duruma dair ikimizde pek sesimizi çıkarmadık. Açıkçası konuşmak istedik, lakin ikimizde ağzını açan ilk kişi olmayı istemedik.

Belki de o sadece şunu demişti bana. Ondan daha korkunç sarımtırak bir yüze sahip olduğum için.

"Hak etti, halam bundan çok fazlasını hak etti. Onu bu hale kendisi getirdi. Onun ellerinden de bu şekilde öleceğini biliyor olmalıydı. Ayrıca abimin sana olan bağını fark etmesine rağmen, kurdunun rızası olmadan aranızdaki bağı, evliliği bitirdi. Farkındaydı ama yaptı. Üzülmüyorum onun için. O herkesi üzecek çok şey yaptı. Sadece Eun'un şu anda nerede ne yaptığını bilmemek canımı çok sıkıyor. Kuzenim olsa bile eminim bir şekilde bu yaşanılanlarını acısını çıkarmaya çalışacak." Ve annesi hakkında tek bir kelime söylemedi bana. Eminim aldığı darbe ile hayatını kaybetmiş olsaydı, pekalada yanımda bu kadar sağ duyulu şekilde oturarak benimle ilgileniyor olmazdı.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin