Selam... gece üçü çoktan geçti ve, yeni yılınız musmutlu olsun... umarım bölümü seversiniz, beni bekleyenleri beklettiğim için üzgünüm, ama panoda da dediğim gibi misafirlerim vardı ve bölüm tahmin ettiğimden daha uzun ilerledi.
Yorum YAPMAZSANIZ YEMİN EDERİM 1 HAFTA GELMEMMMM :)))))) evet sizi tehdit etmekten zevk alıyorum, saygılar... şaka şaka.
İyi okumalar :)
...
"Sen yoksan eğer, bugünün hisleri dünün ölü kabuklarından ibarettir."
...
Bölüm 40: Git dedin, geldim. Senden başka gidecek bir yerim yok benim.
Elimdeki kâğıdı sıkıyordum. İmkânım olsa onu yok sayacak ve tüm okuduğum o satırları, yüreğimi tam da şu anda acıtmak için kullandığım hayalden mısralar sayacaktım. Ne yazık ki, bu gerçekti. Bana ardından bıraktığı dikenli gül kadar. Oysa biliyordu, elime aldığımda batacak olduğunu. Bile bile yapmıştı. Ona dokunmanın da canımı bu denli yakıyor olduğunu bilerek.
Sen çok acımasız ve bencil bir adamsın, diye söylendim hıçkırık tutmuş, tazelenmiş her damla yaş arasından. Bu odanın içi hep beni çaresizliğimi yutuyordu ve ben bana bıraktığı acı kokusu yüzünden katmanlaşıyordum. Acı ve hüzün üzerine, tadıyor olduğum gözlerinin, ki o gözler benim korkumdu daha öncesinde, şimdi ise koca bir özlemdi. Gerçekti. Sert duvarlarının arasından bana imdat diye bağıran çocuktu. Yeminlerim olsun ki ben o çocuğa çok düşkündüm. Düştüm. Düşledim.
Elde kalanlara bakarken, bu olmamamlaydı diyordum durmaksızın. Böyle olmamalıydı. Böyle olacağını hiç hissettirmemişti çünkü. Belki de kaçması, kaçışı, beni kafasında kurguladığı, ondan nefret eden adamı görmemek içindi, ama ben bu saatten sonra nefret ediyor olduğum şeyleri düşünürken bile nefret edemiyordum.
Ve ben her birikmiş şeyler için ağlarken, haince duygular arasında kendimi de suçlu buluyordum. İnsanların bana sundukları o güler yüze ne çabuk aldanıyorum diye. Sindiremediğim ne çok şey vardı, oysa ne aptaldım. Yoongi hyunga güvenirken. Bunca badirelere göğüs gererek. Ne ahmağım, hiçbir zaman kendimi düşünmeyen biri olarak.
İlk defa kendimi düşünmek istedim.
Bu bencilliği kendime hak gördüm. Ben içimdeki bu duyguları öylece bırakmak yerine mücadele ederek bırakmamayı istiyordum. Ben Taehyung ile iyileşmek, mutlu olmak ve onun bana sunduğu sevgisi içinde ona verebileceğim tüm sevgimle karşılık vermek istiyordum.
Kendime bu yapmış olduğum itiraf; kayıtsız şartsız bir gülüşüyle, olur olmaz yerde ağzımın kenarına bir öpücük kondurmasını... isteyişimdendi. Sevdanın oduna pek güvenilmez, tutuşursam eğer kolay kolay da sönülmezdi. Biliyordum da ben zaten çoktan tutuşmaya başlamıştım, sönemiyorken, kaçmak neye yarar. Nereye gidersem gideyim şimdi taşıyacaktım ben bu içimdekini.
Bunu bildiğimden reddediyordum. Buradan gitmeyecek ve onu bekleyecektim. O zaman anlayacaktı. Dilimden kolayca düşüremediğim sözlerimi aslında davranışlarımla nasıl belli ettiğimi.
İçimdeki kırgınlık taşısam da bunu yok sayarak başımı dimdik kaldırdım. Ağlamayacaktım. Bunun bana bir kazancı yoktu, fakat kontrolümün dışında akıyor olsa da bunu görmezden geldim. Elimdeki kâğıdı ve gülü, yatağımın yanındaki yastığın altına bıraktım. Hiçbir şey olmamış gibi duşumu aldım. Göğsümdeki çatallı ağrıyla sızlanan kurdumu duymazdan, anlamamazlıktan geliyordum. Ve omegama diyordum ki; ağlama, biz ona sıkıca sarılacağız, bizi bir daha bırakmaya cesaret edemeyecek diyordum ve bunu dediğim için kendimden halen utanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...