8. Bana düşlerimi geri ver.

8.5K 869 391
                                    

Selammm... ay bugün yb atamayacağım diye bir korkamadım değil, iş yorgunluğundan uyuya kalmışım. Eğer günlük modu bozulursa, totem bozulur falan.

neyse, bakınız güzel yorumcuklar yapın tamam mı sabah işe giderken okumak istiyorum.

iyi okumalar :)





Bölüm 8: Bana düşlerimi geri ver.

"Artık ağlamayacağım görmediğim düşler için."

Kalbimde küle dönen bir yangı eşliğinde çiçek açan bir yaranın etrafına hesap edemediğim sayıda bakışları gidip geliyor ve en sonunda ben gözlerimdeki bayatlayan acıyla, çekiyordum ona korkakça, çaresizce ve beni bu denli kurtarması için çırpındığım soluklarımla duran bakışlarımı. Ben yeterince çırpınıyordum ve o soğuk bakışları, benden daha kötü acılar çekmemenin beklentisindeydi.

Bileklerimde asılı duran parmakları halen orada duruyordu.

"Ne zamandır bu haldesin," diye sordu duygusuzca. Sıkılı çenem olduğu düğümü çözmek için dudaklarıma yasladığım avuç içimi çekmek zorunda kaldım. "O günden beri," dedim sessizce. Beni duyduğunda kaşları sanki imkânı varmış gibi daha çok çatıldı. İma ettiğim günü hatırlayıp da sinirlenmesinden ve bu haldeyken bile acısını üzerimden çıkarmasından endişe duyuyordum.

Ellerinin yanan tenimin üzerinden yok olması onu hemen kendime doğru çekme isteğini bastırdı ve o ayağa kalkarak, yatağın kenarına bıraktığı telefonunu almaya gitti. Hızlı parmakları birkaç tuşta oyalandı ve telefonunu kulağına yasladı.

Karşıdaki onu kısa süre bekletmişti, bende beni bu acıdan kurtarması için bir umutla bekliyordum. Sızlayan inlemelerimi ona bakarken bastırmaya çalışıyordum. "Neredesin, buraya gelebilme imkânın var mı?" diye sordu karşı tarafa. Bu sözleriyle geçen gün gelen Alfa ile konuştuğunu anlamış oldum. Ama karşı tarafı dinledikten sonra, dilini yanağını vurunca hoşlanmadığı bir şeyleri işittiğini anladım. "Tamam, karşıla öyleyse bizi. On dakikaya gelirim," dedi ve telefonu kapattı. Bana baktı daha sonrasında.

"Ayağa kalk," dedi huysuzca. "Mecburen seni hastaneye götüreceğim," diye homurdanmaya devam ettiğinde kendimi uzandığım yerden toparlayarak kaldırmaya çalışıyordum o ise kenarda duran ceketini alıyordu, açıkta bıraktığı birkaç gömlek düğmesini kapatmadan önce. Ağlak gözlerimi, titrek dudaklarımın baskısını durdurmaya çalışarak zemine bastığım ayağımdan güç bularak kalkmaya çalıştığımda, bunu yapmamla korkunç acı, ilk acıdığı andan daha şiddetli vurduğunda kalkmadan kaba etimi tekrardan koltuğun üzerine atmak zorunda kaldım.

Canım tatlı değildi benim. Aksine acı eşiğim yüksekti. Lakin bu çürüyen ayağımın acısı, yaşadığım fiziksel diğer acılara hiç benzemiyordu. Beni iki büklüm kılıyordu.

Delta önümde durduğunda, "Tam bir baş belasısın," diyerek bacaklarımdan kavrayarak kucağına aldığında, kısa süreliğine yaşadığım şaşkınlıkla acımı unuttum. Tekrar hatırlayınca huzurlaştım, kucağında, göğsüne dayanmış omuzlarımla kendimi sarsarken beni uyardı. "Düzgün dur ve boynumu sar," dedi ve kendisiyle birlikte ilerletirken beni, belimi tutan eli bedenimden ayrılarak kapının kolunu açmak için hamlede bulunduğunda, kucağından düşeceğim diye refleksle boynuna doladım kollarımı.

Bana ufak bir bakış yolladıktan sonra kapıyı arkasından kapattı ve eli tekrardan belime dolandı. "Sessiz ol, canın acıyor olsa bile yut bunu. Yoksa seni o halde bırakır dönerim arkamı."

Dediğini yapmak için ağzımı kapatacak, göz yaşlarımın, burun çekme isteğimi bastırmaya çalıştım. Beni en azından rahatlatacak bir şeylerin peşindeydim. Ellerim boynunda olmasına rağmen, bundan rahatsız olduğuna dair bir belirti göstermediğinden bende o merdivenlerden aşağıya hareket eden ve bununla sarsılan bedenimi düz tutmaya çalışırken, farkında olmadan yüzüm boynuna yaklaştı. Oradan beni yumuşamamı sağlayan bir kokunun yayıldığını bilirken, bunu bilerek mi yapıyordu yoksa bilmeyerek mi bilmiyordum ama bunu yaparken ses etmiyor oluşundan, ben nefret ettiğim ve korktuğum adamın kucağındayken çenemi onun omuzlarına yasladım.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin