Selam... bekleyenler kimler? Günlük yb moduna devam. Nazar değmez inşallah.
uzun bir bölümle geldim, iyi okumalar dilerim:)
votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
.....
Bölüm 7: Oyunlardan, dizlerden düşen ayıplara kadar.
"Hiçbir şey söylemedim çünkü hayatın artık bir anlamı yoktu."
Peşin sıra adımlarla merdivenlerden çıkıyordum. İlk defa peşimde birilerinin olmasını ve beni oraya gidiyorum diye azarlamasını çok istiyordum. Beni yanına çağırmıştı, pekâlâ sebep eğer Geong ablanın söylediği gibiyse... Bu çok saçmaydı.
Tüm bu strestim üstüne aksayarak çıkıyor olduğum merdiven basamakları bitmiş ve ben kendimi kapının önünde, elimi göğsüme bastırarak korkunun ve bilinmezliğin getirdiği hezeyandan ötürü sakinleştirmeye çalışıyordum. Fakat bu sefer de kendisini bekletiyorum diye kızacak endişesi ile yumruk olan elimi kapıya iki kez vurup bekledim.
"Gel," diyen tok sesini işitince sertçe yutkundum. Kapının kolunu yavaşça aşağıya indirdim. Sıkıca kapanmış dudaklarım, görüşü bulanık gözlerim daha dün burada yediği azar yüzünden bir hayalet misali omuzlarımdan tutuyordu. Baskın Delta'nın daha tam olarak nerede olduğunu bilmiyor, etrafa bakma cesareti gösteremiyordum. O ise olduğu yerden benim odanın içine basmış ayaklarıma yer yön veriyordu, emriyle. "Kapıyı kapat."
Dediğini hemen yaptım ve boşta kalan ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek önlerimde birbirine kavuşturdum. Meraklı gözlerim, onun koltukta oturan halinin tamamını görmek isterken ben sadece sağ bacağını sol bacağının üzerine atarak çenesini sıvazlayan Delta'nın derin gözleri haricinde her şeye bakıyordum.
Sadece susuyordu ve bana bakıyordu. Konuşmasını ve bana bir şey demesini beklerken, ayak tabanlarıma dikenler batıyordu. Bu da yetmezmiş gibi ağrıyan bacağımı görmezden gelmek için sürekli kasılıyordum.
Pes ederek bakışlarımı kaldırdım. "Beni çağırmışsınız," dedim. Konuşması ve gözleri dışında bana yapacak bir işkencesi varsa, bunu yapıp bırakması için.
"Evet," dedi bir solukla. Sonra kibirli burnundan bir nefes çekti. "Nasılsa gel deyince gelecek, git deyince gidecek birisin sen."
Bilerek yapıyordu. Beni aşağılıyordu. Bu beni incitiyordu. Fakat bunu belli ettikçe bana daha fazlasını yapmak istiyordu. Sustum. Ne yüzüne baktım ne de kullandığı laflara karşı edineceği bir yeni alay mimiği. Donuk ve hissiz durdum tam karşısında.
"Seni buraya çağırdım çünkü, akıllının biri benim evlendiğimi sandığım kişinin kaçmasına yardım etmiş. Ve o akıllı da burada onun yerine kalarak, benim eşim olabilmeyi kabullenmiş." Dedi sinirleri yıpranmış bir halde konuşurken. Tüm isyanını bastırmaya çalışıyordu. Bana duyduğu öfkeyi, ellerini sıkıp bırakarak atmaya çalışıyordu. "Sen Omega, eğer bu akşam seni tanıştırdığım insanlar önünde rezil etmeye, beni bir nebze olsun canımı sıkacak bir şey yapacak olursan... Sana yapacağım eziyeti hayal bile edemezsin. O zaman bırak kardeşinin gözünün önünde öldürmeyeyim diye yalvarmayı, cesedini ellerine vermem için yalvarırsın."
Korkuyla sindiğimde, tehditkâr gözlerine bakamaz oldum. Başım uğulduyordu. Ses veren nefesim batıyor ve ben karıncalan vücudumun onun sadece ayağa kalkması ile sendeliyordum. Üzerime üzerime gelen adımları, "Anladın mı beni?" diyerek baskınlık kuran tavrı, ağzımı uyuşturan korkumla sadece başımı sallamama imkân kıldı. "Güzel... artık beni anlaman güzel omega."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...